Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2404.74
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Eylül 2021

Yeni OVP ile ekonomik dönüşüm mümkün mü?

Ekonomide önümüzdeki üç yılın yol haritası olan Orta Vadeli Program (2022-2024), Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın duyurusu sonrasında Resmi Gazete’de yayımlandı.

Programda 2021’de yüzde 9, 2022’de yüzde 5, 2023 ve 2024’te ise yüzde 5,5 büyüme öngörülüyor.

Bu rakamlar Türk Lirası üzerinden hesaplanınca pekala yakalanabilir.

Önemli olan bu büyümenin “istihdam artırıcı” ve “cari açığı azaltıcı” şekilde gerçekleşmesi olacaktır.

Bu da büyük ölçüde “enflasyon oranlarına”ve “kurun durumuna” bağlı...

Merkez Bankası enflasyon hedeflemesini yaptı.

Fakat Eylül ayı itibarıyla yüzde 19’açıkan yıllık enflasyon oranı bu hedefi biraz aştı.

Geçtiğimiz dönemlerdeki hedeflerde de benzer şekilde sapmalar olmuştu.

Bunda pandemi gibi tüm dünyayı etkileyen bi r olayın etkisine atıf yapılırken bir yandan da piyasalardaki bozulmalara da vurgu yapılmıştı.

Şu anda ise “emtia” ve “ara malı”fiyat artışlarının yanında FED’in faiz artırma olasılığının varlığı enflasyon hedeflerini saptırma konusunda en büyük riskleri oluşturuyor.

Bu sorunun yegâne çözümü;döviz ihtiyacı duyulan ürünlerin kamu tarafından sağlanacak desteklerle yerli üretimle temin edilmesi olacaktır.

Şu aşamada yüksek enflasyon ve pandeminin etkisini azaltmak için yapılan bütçe açıkları yeni kredi imkânlarının ortaya çıkmasını engelliyor.

KGF’nun “esnaf” ve “KOBİ” için yeni kaynaklar ortaya koyacağını Kocaeli’nde açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan,verilen ‘teşvik kredilerinin’ de gerçekte o proje için kullanıp kullanılmadığı konusunda yeni bir prosedür oluşturacaklarını belirtmişti.

Bu açıklamalar üretimdeki yerlileşme oranının artırılması için çalışılacağını gösteriyor.

Orta Vadeli Program’da bu çabanın sonuç vereceği şekilde planlanmış.

Bunu en iyi 2021 için yüzde 12,6 olarak tahmin edilen işsizlik oranının 2022’de yüzde 12, 2023’de yüzde 11,4, 2024’de ise yüzde 10,9’a düşürülmesinde görüyoruz.

Türkiye bu zamana kadar cari açık vererek büyüdü.

Genç nüfusun katılımıyla düşünülünce işsizlik oranlarının bu şekilde hızla azalması geçmiş örneklere bakınca cari açığı artıracak adımlar atılacağını düşündürebilir.

Yalnız şu an farklı bir durum var.

Kurun yüksek oluşu ve TL’nin alım gücünü çok düşürdü.

Faiz oranlarının yüksekliği ise kredilerde talebi azalttı.

Bakan Elvan’ın ayrıca ihtiyaç kredileri konusunda bankalarla konuşulacağı ve kredi verilmesinin azaltılacağı açıklaması büyümenin cari açıkla olmayacağını gösteriyor.

Bu durum Programdaki cari açık hedeflemesinden de anlaşılıyor.

2021’de 21 milyar dolar olacak cari açığı; 2022’de 18.6 milyar dolara, 2023’de 13.5 milyar dolara, 2024’de 10 milyar dolara düşürmek hedefleniyor.

2024’te ihracatın yükselerek 255 milyar doları ulaşması ve ithalatın ise 2024’de 309 milyar dolara çıkması hedefleri enerji dâhil bir hesaplama yapıldığını gösteriyor.

Üretim artması enerji talebini de artıracaktır.

Karadeniz’teki gaz rezervinin 2023’te ekonomiye katılmasının da cari açığı azaltacağı düşünülmüş.

Fakat tüm dünyada enerji fiyatları daha da artıyor.

Özellikle çevreci politikaların hızlı bir enerji geçişini beraberinde getirmesi ve pandemi sonrasında büyüme iştahının enerji fiyatlarını 2025’lere kadar katlamasına dikkat edilmeli.

Programda Türkiye’nin yeşil enerji konusunda ciddi adımlar atacağı taahhütleri göz önünde bulundurulursa fosil yakıtlı kaynaklara yeni yatırımlardan uzak durulacağı anlaşılıyor.

Buradan bakınca enerji açığını gidermek için güneş ve rüzgâr enerjilerine daha fazla yatırım yapılacağı ortaya çıkıyor.

Her hâlükârda üretimin artırılmasının amaçlandığı ortada duran bir gerçek.

Zor olan ise piyasaya böyle bir dönüşüm yerleştirilmesi.

Şirket şirket, ürün ürün çalışılması gereken bir sürece girilmesi durumunda hedeflerin yakalanması mümkün.

Ama eski dönemdeki gibi sadece teşviklerin açıklanıp piyasadan uzak durulduğu bir durum cereyan ederse Program başarıyı sağlamakta zorlanabilir.

Birebir çalışmanın en güzel örneği Baykar olmalı.

Tüm ithalat malları SİHA’lar gibi “stratejik ürün”olarak görülmeli ve sıkı bir şekilde üretim markajına alınmalı.

İşte o zaman ekonomik dönüşüm sağlanmış olur.