Yıkıcı siyaset ve "yeni siyaset yapma tarzı" arayışı…
Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd
etmezse millet dağ-dâr eyler beni.
Yavuz Sultan Selim
İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı hizmetler
yapanlardır. Bir milletin efendisi milletine hizmet edendir. İçinde yaşadığımız
bu tarih kesitinde de faydalı hizmetler yapmanın yollarından bir tanesi de
politika/siyaset yolu ile gerçekleşmektedir. Mevcut politika yapma tarzı ise
ülkemize fayda üretmekten daha çok zarar vermektedir. Mevcut politika yapma
tarzı;
Menfaat
Aldatma
Kuvvet
İhtilaf
üzerine kurulmuştur. Önümüze gelen olayları analiz
ettiğimizde bu 4 hastalığın farklı elbiseler giymiş hallerde karşımıza
çıktığını görmekteyiz. Bu 4 esasın her
biri birer kitap olarak yazılabilecek kadar derin konulardır. Ancak, biz
denizden bir damla hükmünde sunacağız konuyu. Siyaset, bizim medeniyetimizin
icraat yapma tarzının ifadesiyken, politika batı kökenli yıkıcı siyasetin
ifadesidir. Milletçe, yeniden yıkıcı siyasetin ifadesi olan politikayı
terk edip, topluma fayda üreten siyaset yapma tarzını siyasete yeniden hâkim
kılmalıyız.
Menfaat: Hamiyet namına yerine getirilmesi gereken bir görev olan
siyaset terk edilmiş, menfaat için yapılan bir meslek haline getirilmiş
politika hayata hâkim olmuştur. Politikacılar kendilerine ve destekçilerine
menfaat devşirme odaklı politika yapmayı tarz edinmiş, politika önemli bir
zenginleşme aracı, hatta mesleği haline getirilmiştir. Her gelen iktidar
merkezî hükümette ve yerel yönetimlerde sadece kendi yandaşlarını göreve
getirmekte ve/veya kendi çıkar gruplarına menfaat devşirmeye hizmet etmektedir.
Kul hakkını ihlal etmemek ve görevi
nedeniyle meşru olmayan gelirler elde etmesi gibi esaslar üzerine kurulu
bulunan siyaset terk edilmiştir. Bu tarzın ihyası ve inşasına acilen
ihtiyaç vardır.
Aldatma: Siyaset,
etik temellerinden kopartılmış, politikada insanları aldatmak esas alınmıştır.
Samimiyetle doğrunun dosdoğru şekilde ifade edilmesi, yanlışlar ile de aynı
şekilde mücadele edilmesi terk edilmiş, aldatmaya yönelik her türlü eylem ve
işlem “algı yönetimi” adı ile topluma dayatılmıştır. Hatta her türlü
aldatıcı hareketi yapmak da meslek olmuş “trollük”
adında bir meslek bile ihdas edilmiştir. Toplum, doğruların hâkim ve makbul
olduğu, yanlışlara karşı hep birlikte mücadele edildiği zeminden kopartılarak,
aldatmanın esas alındığı algı odaklı bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu da daire
daire, toplumda dejenerasyonu artırmış, dürüstlük yerine aldatma hâkim
olmuştur. Acilen, doğruda buluşulan, yanlışa karşı birlikte mücadele edilen bir
siyaset yapma tarzının topluma hâkim kılınması gereklidir.
Kuvvet:
Siyaset, kuvvetin yönetilmesi meselesidir. Kuvvetin hakka hizmet etmesi
gerekirken, politika, hakkı kuvvetliye teslim eden bir yapıya eriştirilmiş,
haksızlık yapmak da hak olarak görülmüştür. Zira politikada amaç her türlü
aracı meşru kılmaktadır. Oysa, siyasette hiçbir amaç hakkın hâkim olmasından
üstün değildir. Kuvvet de yalnız ve ancak yanlışı önlemek ve tasfiye etmek,
hakkı tesis etmek için vardır. Kuvvet o derece hâkimdir ki, masum ve mazlum
bile olsa muhalifini ezip yok etmeyi kendisine meşru görmektedir.
İhtilaf:
Siyaset, her zaman akl-ı selimi arama ve akl-ı selimde buluşma meselesidir.
Mevcut politika ise temel olarak ihtilaf üretme ve ihtilaftan beslenme
odaklı tarafgirlik üzerine kuruludur. Hatta, yukarıda saydığımız diğer unsurlar
bile “ihtilaf
/ tarafgirlik” odaklı politika yapma tarzının bir ürünüdür. O kadar ki,
aynı konuda kendi eylem ve işlemleri olduğu halde muhalifi gündeme getirerek
muhalifine negatif algı oluşturmak, zarar vermek, halka iyi hizmetler vermesini
engellemek ve sair her türlü yöntemler ile ihtilaf ve tarafgirlik üretebilmek
için iş ve işlem yapmaktadır. Çok zaman gerçeklerin saptırılması, milletimizin
menfaatine veya zararına olan hususların sanki tam tersiymiş gibi gösterilmesi
gibi örneklerini çoğaltabileceğimiz samimiyetsiz davranışlar ile ihtilaftan
beslenerek tarafgirlik meylini kuvvetlendirmek esas alınmıştır. Bu nitelikteki
sun’i bölünmüşlük, toplumu da kamplara bölmekte, halkı akl-ı selim zemininde
buluşmaktan uzaklaştırmakta, milletimize fayda üretmekten çıkıp muhalifine zara
verme ve kendi siyasi fikrine taraftar toplama ile sınırlı bir zemin
oluşturarak ülkeye zarar vermektedir. Ülkenin nitelikli insanlarının,
muhalefetleri ve farklılıkları nedeniyle kapasiteleri ülkemize hizmet edemez
durumdadır. Bunun üzerine kendisinden olmayanı da muhalif sayan, “bîtaraf olan bertaraf olur” safsatası
da eklenince, ülke kapalı devre çalışan “vasıfsız
muhterisler” güruhuna teslim edilmiş olmaktadır. Hizmete girişte de hizmeti
sunmakta da ülkenin nitelikli insanlarının bilgi ve tecrübelerinin israf
edilmesine neden olmaktadır. Bu politika yapma tarzı, sorunları nitelikli insanlar ile çözme odaklı değil, sorun üretme,
sorunlar etrafında algı oluşturma ve her meselede toplumu kamplara bölme ve bu
yolla kendisine taraftar devşirme üzerine kurulmuştur. Seçim döneminde en
isabetli kişilerin seçilmesi ile sınırlı olarak yarışan siyaset yapılıp,
seçimler bitince ülkeye birlikte hizmet edebilecek modelleme oluşturulması
gereklidir.
Kızılelma yolunda yürüdüğümüz bu kutlu yolun büyüklüğü,
artık mevcut siyaset yapma tarzını reddetmektedir. Milletimize siyaset yapma
tarzı olarak giydirilmiş bu deli gömleği vücuda dar gelmekte ve zarar
vermektedir. Yeni bir siyaset yapma tarzı ile yola devam edilecektir. Yeni
siyaset yapma tarzının, Anadolu irfanı ile yoğrulup milletimizin derin aklında
şekillendirilip hayata geçirilmesi zamanı gelmiştir.