Kıymetli okurlarım, bugün bizler için en önemli günlerden biri... Bundan 103 yıl önce, Dumlupınar'da ateşlenen Zafer Fişeği, bu Cennet Vatanı tekrar yurt edinme imkanı sağladı.
Yazının girişinde, onca imkansızlığa rağmen, her şeyini ortaya koyarak, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan Kahraman Ecdadımızı rahmet ve minnetle yad ediyorum.
Rahmetli Babaannem, çok sık "Allah dirliğimizi birliğimizi bozmasın" diye dua ederdi. Etrafımızdaki ülkelerin durumlarına bakarak, bu duanın ehemmiyetini daha iyi anlıyorum.
Evet biz bir ve beraber olduktan sonra, düşman bize hangi zararı verebilir? Biz Vatanımız için varımızı yoğumuzu ortaya koyduktan sonra, kim bu topraklardan bir çakıl tanesi koparabilir?
Aslına bakarsanız, etrafımızdaki kargaşalar, yeniden ülke inşa etmenin oldukça zor bir konu olduğunu gösteriyor. İşte bu zor konuyu Kahraman büyüklerimiz, 1923'te başarmışlar.
Dikkatinizi çekerim... Bölgede ateş çemberinin içinde, Huzur bahçesi olarak, tek bizim ülkemiz kaldı. Sadece bu durum bile... Memlekete dört elle sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor.
Artık Askerimizin Silahı, en iyi silahlardan olacak... Uçağıyla Gemisi de ona keza en güçlülerinden olmak zorunda... Anca böyle ülkemizdeki Huzur hali devam edebilir.
Ha bir Gazeteci olarak, Silah Sanayinde son dönemde yaşanan olumlu gelişmeleri memnuniyetle takip ediyorum. Memnuniyetimin nedeni: Geliştirilen Silahların bu Toprakların sigortası olmasıdır.
Eğer ülkemizdeki Silah Teknolojileri daha da geliştirilirse, Siyonist fareler deliklerine kaçarak, Kardeşlerimizde Huzura kavuşurlar.
Bu örneği, Türk Milleti güçlü olduğunda, dünya üzerindeki Mazlumların da rahat edeceğini belirtmek için verdim. Allah aşkına söyleyin... Geçmişte hep böyle olmadı mı?
Unutulmasın... Bu millet öyle o birileri gibi, sömürmek amacıyla ülkeleri işgal etmeye kalkmaz... Zafer Bayramımız kutlu olsun...