YÖK Genel Kurulu, 07.07.2011'de, 15 sayılı oturumda almış bir karar: Her dönem, sınavlar hariç, tam 70 İŞ GÜNÜ ders yapılacak. Resmî tatiller dışarıda, idari tatiller falan hikâye. Yani, öğrenci dediğin, bayram seyran demeden, kar yağsa da yağmur bardaktan boşansa da, 70 gün boyunca sınıfın yolunu tutacak. Diploma dediğin, bu 70 günün mührüyle mühürlenecek.

Ama nerede? Üniversitelerimiz, akademik takvim diye bir şey uydurmuş, resmî tatilleri de iş günü sayıp, öğrenciyi 8-10 gün eksik eğitip diplomayı postalıyor.

Hukuka aykırı mı? Aykırı!

Diploma tescili sakat mı? Sakat!

Peki, kim fark ediyor? Ben, alanı akademi olmayan bir gazeteci!

Koskoca YÖK, koridorlarında sayısız prof. dolaştırırken, bunu ıskalıyor.

Düşünün: İki üniversite aynı gün başlıyor akademik yıla. Biri mevzuata uyuyor, 70 iş gününü tam dolduruyor, takvimi uzuyor. Diğeri? "Tatil de iş günü sayılır" diye kısa kesiyor. Sonuç? Yaz okulu ders almalarında uyumsuzluk, mağduriyet, öğrenciler isyan! Mevzuata uyan rektör, "Niye bizim dönem geç bitiyor?" diye suçlanıyor. Suçlu kim? Tabii ki kurallara uyan! Öteki rektörler, tatil hesaplayıp erken tatile çıkmış, keyif çatarak. Bu mudur adalet? Bu mudur bilim?

Ama asıl komedi, uluslararası arenada. Türk üniversiteleri her gün kan kaybediyor. Eskiden İstanbul Üniversitesi, İTÜ diye iki kurumumuz vardı, dünya duyardı. Şimdi? Esamileri okunmuyor! Neden mi? Bilim mi üretiyoruz? Hayır, makale şişiriyoruz! Vakıf üniversitelerine bir bakın: Bir akademisyen yılda 70-80 bilimsel makale yayınlamış. Ayda 7 makale! Agora'dan beri, kıyamete kadar mümkün değil bu. Bilim mi bu, yoksa fotokopi makinesi mi? Bir adam, kahve içip makale mi doğuruyor?

Bu rezilliğe ayrı bir yazı hazırlıyorum, ama YÖK niye görmüyor? Çünkü Başkan Efendi hazretleri protokol işleriyle meşgul. Nasıl mı? Alın size komedinin tillahı:

Bir üniversite ziyareti için, çevre illerin rektörlerine talimat: "Koşun gelin, protokolde beni karşılayın!" Adam yüzlerce kilometre öteden, kar kıyamet demeden, kampüs kapısında dikiliyor. "Böyük" adam ya, protokol şart! Ya hu, koskoca profesör olmuşsun! Alanının âlimisin, devletin başı sana güvenip üniversiteyi emanet etmiş. Kallavi adamsın! Yine senin gibi Prof olan alimleri "Ayakta bekle!" diye, yağmur çamur demeden protokole diz. İşte YÖK başkanımız bu "pek mühim" işlerle uğraştığı için, bilimsel makale, diploma tescili gibi "boş beleş" meselelere vakit yok.

Hadi başkan hoca pek mühim işlerden dolayı bilim mili gibi “kaka” işlere vakit ayıramıyor. Ya YÖK? Kurum kocaman. Her odada prof, koridorda prof, merdiven başında bir çuval prof! Ne işe yarıyor bunlar? Dekor mu? (bu üsluptan dolayı bütün profesörlerimizden özür diliyorum)

Bakın YÖK'teki sayın ilgili hocalar ve Başkan Efendi hazretleri!

Ekrem İmamoğlu yıllar önce bir katakulli yaptı, 30 sene sonra kuyruğundan yakaladılar. Sizinkini de vallahi billahi yakalarlar. Bugün işlediğiniz hata yüzünden, Türk akademisi kaosa gömülür. Bütün diplomalar iptal, bilim camiası içinden çıkılmaz! Ya da bugün… biri mahkemeye koşsa?

Aklınızı başınıza devşirin, şu rezaleti temizleyin! Üniversitelerimiz takvim diye resmî tatili iş günü sayıyor, diploma sakatlıyor. Öğrenci 70 gün yerine 60 gün eğitim alıp mezun oluyor. Hukuki mi? Değil! YÖK denetliyor mu? Hayır, protokol peşinde.

Bir de şu vakıf üniversitelere bir bakın Allah Muhammed aşkına! Vakıf üniversiteleri makale şişiriyor, devlet üniversiteleri takvim kısaltıyor. Bilim mi? Mizah bu! YÖK, uyan! Rektörleri protokole değil, bilime çağır. 70 iş gününü zorunlu kıl, takvimleri denetlet. Yoksa, bu diplomalarla mezun olan nesil, yarın öbür gün "Biz eksik eğitimliyiz" diye dava açar, mahkemeler dolar. O zaman protokolde değil, mahkeme kapısında dikilirsiniz. Saygılar, ama lütfen aklınızı başınıza alın. Yoksa Türk akademisi, hiciv malzemesi olmaktan öteye gitmeyecek!