Kıymetli okurlarım, üç gün önce, Denizli'den ajanslara üzücü bir olay yansıdı. Şu bir Polis memurunun eşi ile iki çocuğunu öldürüp, daha sonrada intihar etmesinden bahsediyorum.
Farkında mısınız? Son yıllarda biz Toplum olarak ölümü basite almaya başladık. Çünkü ajanslardan cinayet ve intihar haberleri sıkça duyulmaya başladı.
Hiç kusura bakılmasın... Canı veren Allah tır. Verdiği gibi alacak olanda O dur. Dolayısıyla, kendisinin veya başkalarının canlarına kıyanlar, Yüce Yaratıcının yetki alanına girmiş oluyorlar.
Şimdi, şu sorunun biraz düşünülmesini istiyorum: Büyüklüğün bile ONUN yanında küçük kaldığı, ALLAHIMIZIN yetki alanına girilmesinin cezası ne olabilir?
Evet sizin aklınızda benimki gibi iflas etti değil mi? İflas ettiği içinde, herhangi bir ceza bulamadı değil mi? Yani ALLAHIMIZIN yetki alanına girmenin bedeli: Akılların idrak edemeyeceği kadar zor...
Efendim intihar edenlerin genelde dünya sıkıntılarına dayanamadığı için canlarına kıydığı söylenir. Artık paraysa para; ailevi ise ailevi...
Eeee şu kadarcık dünya sıkıntısına katlanamayan bunlar, yarın Ahirette ne yapacaklar? Kaldı ki, burada her şeyin bir sonu var. Ama Ahirette yok...
Ben ölmeyi veya öldürmeyi zerre kadar kim aklından geçiriyorsa, hesabını kitabını iyi yapsın derim. Ardından da, hem dünyada, hem de Ahirette karşılaşacağı sona göre hatasından vaz geçsin diye de eklerim.
Eğer ölümü bir uyku hali, bir rahatlama hali olarak görenler varsa, onlar çok yanılıyorlar. Çünkü asıl dertler ölümden sonra başlıyor.
Peki bunları nereden biliyoruz? Nereden olacak... Yüce Kitabımız Kuran ile Peygamber Efendimizin (S.A.V) Hadislerinden...