0

İkili görüşmelerde kiminle konuşsanız "başkanlık sisteminin Türkiye'nin faydasına olduğunu" işitirsiniz. Fakat yurdum insanın her konuda olduğu gibi bu konuda da bir kalbi düşüncesi bir de resmi düşüncesi olmuştur hep. Resmi düşüncesini belirleyen bağlı oldukları siyasi partiler yada ideolojik yapılanmalar olup parti yönetimlerinin fikir değiştirmesiyle tabanda zemin bulması an meselesidir. Öyle zamanlar olur ki bu dönüş hızına yetişmeniz mümkün olmaz. Mesela yıllarca Amerika düşmanlığı üzerine siyasi mücadele yürütenler birde bakmışsınız ki Washington'u kendilerine yol etmişlerdir ve taban bunu çokta umursamayabilir. Konjonktürel değişim olarak sunulabilir, taktiksel manevra diye tanımlanabilir. Çok çok, parti büyüklerimiz böyle uygun görmüşler deyip geçilebilir de.

Süleyman Demirel "dün dündür, bugün bügündür" der, Mevlana "Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım" der, Marksist Leninist, az buçuk Kemalist, çokça askeri darbeci ise "değişmeyen tek şey değişimdir" der.

CHP dahil MHP ve HDP tabanın başkanlık sistemine karşı olmadığını biliyoruz. Hatta bu partilerin milletvekillerinden bir çoğunun başkanlık sistemine sıcak baktığını Türkiye için bir gereklilik olduğunu düşündüklerini biliyoruz. Fakat mensup oldukları partilerinin resmi görüşü "başkanlığa hayır" olarak belirlendiği için onlarda mecburen şimdilik buna uymak durumundalar.

Peki herhangi bir mevzuda partilerin resmi görüşü nasıl belirlenir?

En net şekilde şöyle açıklayayım; Yeniceoba'da Ahmet ve Mehmet isimli iki kardeş yaşar ve birbirlerini hiç sevmezlerm. Ahmet hacca gitmiş. Konu komşu sormuş Mehmet'e; Ahmet hacca gitti sen ne zaman gideceksin? Mehmet'in cevabı şudur; ben hacca gitmem çünkü Ahmet gitti oraya.

Türkiye'de başkanlık sistemine karşı çıkanlar bu sistemin kötü olmasından, yada üzerinde akademik bir titizlikle araştırma yaparak bilinçli bir şekilde karşı çıkarak değil, başkanlık sistemine Tayyip'ten başkasının kazanma şansı olmadığından karşı çıkıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Devlet Bahçeli'nin yada Selahattin Demirtaş'ın az buçuk seçimi kazanma şansı olsaydı çoktan başkanlık sistemine geçmiştik.

Kürt Türk ittifakında Barzani faktörü

Ortadoğu'da ekonomik ve siyasi bir birliğin kurulması fikri hiç olmadığı kadar güçlü bir zemine kavuştu. Türkiye'de, Kürdistan'da, İran'da, Irak'ta, Suriye'de Avrupa Birliğine benzer bir yapı kurulması gerektiğine inanan çekirdek bir yapı oluştu. Bu yapı farklılıkların ekonomik işbirliği önünde engel olmadığını, ideolojik saçmalıkların eve besin götürmekten, sağlıklı bir çevrede yaşamaktan önemli olmadığını anlayabilecek düzeyde. Kürdistan'da Mesut Barzani gibi siyasi bir liderin bu birlikteliğe sahip çıkması, değer vermesi bizim için iyi bir kazanım. Uluslararası Gladyo bu birlikteliğin hayata geçmemesi için Ortadoğu'da çeşitli ülke liderlerine burdaki bayileri aracılığı ile operasyonlar düzenledi. Bu liderlerden biri de Mesut Barzani oldu.

Yeni Türkiye ile Kürdistan arasında sıcak ilişkiler mevcut. Bu ilişkilerin bir adım öteye taşınması gerekmekte. Türkiye Kürdistan ile ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğini üst düzeye çıkarmalı. Barzani'ye yapılan operasyonlar Barzani'ye destek verilerek boşa çıkarılmalı.

Michael Jackson da mı Ensar Vakfında çalısıyordu?

Doğrusunu söylemek gerekirse gıpta ile izliyorum dinmek bilmez heyecanlarını. Hiç bir fırsatı kaçırmıyorlar. Bulabildikleri, tutunabildikleri herşey üzerinden sivil hükümete saldırmak konusunda bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri var.

Ellerine geçirdikleri en son sopa, Karaman'da bir vakfın bünyesinde görev yapan bir öğretmenin tacizleri.

Vakıf AK Partiye yakınmış…

AKP olayı örtpas ediyormuş. Romantik faşist Ahmet Altan hızını alamamış "iktidardan düşecekler çünkü tacize uğramış çocukları değil vakıflarını koruyorlar" demiş.

Vay be!

Oysa gerçekler hiçte bizim sivil düşmanı takımının söylediği gibi değil.

Çocuk tacizleri tüm dünyada önemli bir sorun olarak duruyor. Bu konuyu herhangi bir vakıfa, derneğe, dünya görüşüne maletmek isteyenler kelimenin tam anlamıyla cehalete batmış durumdalar. Psikologlar bu sorunun ne kadar derin olduğunu bilirler fakat tek dertleri seans ücretlerinin artışı olduğu için bu tür toplumsal sorunlarla ilgili değillerdir.

Kanada Western Hockey ligi antrenörü Graham James 1996 yılında başında bulunduğu hockey genç takımında iki çocuğa cinsel taciz suçundan dolayı yargılandı ve 3 buçuk yıl hapse mahkum oldu. James hapisten çıkar çıkmaz ülkeyi terk edip Meksika'da yaşamına devam etti. 2010 yılında bir başka taciz olayından 2 yıl daha mahkum edildi.

Kanada'da çocukluklarında tacize uğramış ve içine girdikleri travmadan kurtulamayıp intihar eden kişiler adına yapılmış bir anıt bile var.

Hollywood'ta "child abuse" vakalarının epey yüksek olduğunu özenti hastaları bilmesede bilenler bilir. Michael Jackson müzik yada film endüstrisindeki tek örnek değil. "Bu kişiler hasta, toplumdan çıkarılıp tedavi edilmeleri gerekiyor" demek bir fikirdir, yada "bu kişileri hapse atalım olmadı asalım" demek bir fikirdir. Fakat bu kişi falanca partili, filanca gruplu demek bir fikir değil saçmalıktır. We have already enough of it.

Söylenmese eksik kalırdı

"Şerma mezin ew e, ku mirov nezanê xwendin û nivîsandina zimanê xwe be."

"En büyük ayıp, insanın kendi dilinin okuma ve yazma cahili olmasıdır."

-Mîr Celadet Alî Bedirxan-