Küçük çocuklara maske taktırdık, cenaze törenlerini yasakladık, yaylada maske takan teyzeye ceza kestik, turistler denizin keyfini çıkarırken millet dışarıya adım atamadı, büyük marketler açık tutulurken, küçük esnaf kepenk kapattı ve tüm bu yasakları ayakta alkışladık.
Korkunç bir sansür uygulandı ve bundan kimse rahatsız olmadı. Hakikati dillendirilenler vatan haini muamelesi gördü. Neticede Covid bizi yıkmadı, aksine gerçekte nasıl korkak birer insan olduğumuzu ortaya çıkardı.
Covid-19 senaryosu, küresel ekonomiyi yok etmeyi, küçük işletmeleri batırmayı ve ayrıca insanların zihinlerini, iradelerini ve sosyal dokularını kırmayı amaçlamıştı.
Politikacıların, bilim adamlarının ve gazetecilerin de marifetiyle nüfusun büyük çoğunluğunun kısa bir süre içerisinde günlük yaşamlarında totaliterliği benimsemeye ne kadar çabuk ikna edilebileceği de göstermesi açısından manidardı.
Düşünün, Pfizer CEO'su Albert Bourla, 2022 Dünya Ekonomik Forumu'nda; “Sadece kendiniz için aşı olmuyorsunuz. Aynı zamanda toplumu ve özellikle de en çok sevdiğiniz kişileri korumak için aşı oluyorsunuz” derken gerçek bilim adamları farklı şeyler söylüyordu.
Örneğin aynı tarihlerde Kaliforniya Üniversitesi'nden Profesör Vinay Prasad, dünyanın en prestijli tıp dergilerinden biri olan BMJ'de bir çalışma yayınlamıştı.
Buna göre; bir gencin aşı yan etkileri nedeniyle hastaneye kaldırılma riski, potansiyel bir COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle hastaneye kaldırılma riskinden daha yüksekti.
Tüm bu çalışmalar görmezden gelindi. Ülkede ne kadar medya organı varsa istisnasız Pfizer’in çalışanı gibi algı üretti.
DSÖ’nün totaliter yasakları büyük bir korku ile sunuldu. İstiklal Harbi vermiş bu cesur toplum, medya ve sözde uzmanlar marifetiyle dünyanın en korkak toplumu haline getirildi.
Boş metropollerin ve havaalanı pistlerinde park etmiş uçakların korkutucu ve distopik görüntüleriyle insanlar, derin bir boşluğa itildi. Tüm bunlar planlı ve kasıtlı olarak önceden tasarlanmıştı.
Çünkü bu sürede dünyanın en yoksullarından en zenginlerine 3 trilyon doların üzerinde para transferi gerçekleşti! Kısacası insanlık tarihindeki en büyük servet transferi bu dönemde gerçekleşti.
Finansal bir operasyondu bu aynı zamanda. Diğer taraftan da bu salgın üzerinden tarihin en büyük psikolojik deneyi yapıldı.
Cami avlusunda, otobüslerde, AVM ve daha birçok yerde yaşanan maske kavgalarına şahitlik ettik. Öyle ki silahlı çatışmaya dönüşen kavgalar bile oldu. Yüksek eğitimli insanların gittikçe kabalaştığını ve faşist birer canavara dönüştüklerini de gördük.
İşte yoksuldan zengine doğru gerçekleşen bu para transferi tam da böyle bir zamanda oldu. Bugün fahiş fiyat artışlarını yaşıyorsak bu yüzdendir.
Küresel pandemi sırasında milyarlarca insanın tutum ve davranışlarını şekillendiren korku psikolojisi de cabası! Bakınız son yıllarda yapılan araştırmalar, zihinsel sağlık sorunlarının giderek arttığını gösteriyor.
Saçma sapan dayatmalarla ve şüpheli verilerle neredeyse histeriye kapılan bir toplumun geldiği nokta çok hazindir.
İşte biz o süreci duru bir zihinle analiz edemedik. Hala edemiyoruz. Bu deney işe yaradı ve toplum üzerine sinen korkuyu hala üzerinden atamadı.
İngiltere’nin dünyayı dizayn etme çabası olarak karşımıza çıkan sözde pandeminin yol açtığı tahribat hala vahim boyutlarda.
Aşı şirketlerinin birer silah şirketi gibi işlev gördüğü bu korkunç zaman diliminde sindirilmiş toplumlara artık her projeyi kolaylıkla yutturabilirsiniz.
Çünkü artık korkak birer bireye dönüştürüldüler.