Her İstanbul'a gittiğimde, Milat Gazetesi yazarlarından Sayın Mehmet Nuri Yardım Beyefendi, yazdığı bir kitabı hediye eder. Yazdığı kitaplar küçük bir kütüphanede bulunan kitapların adeta bir özetidir. Mehmet Nuri Yardım Beyefendi yazdıklarıyla, çalışmalarıyla edebiyat dünyamızın parlayan bir yıldızı gibidir.

Son İstanbul seyahatimde Mehmet Nuri Beyefendi’nin en son yazdığı "İstiklalden İstikbale" adlı kitabını zevkle okudum. Hz. Âdem’den başlayan kardeşliğimizi dile getiriyor. Kardeşlik konusunda bu asrın allamesi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin yazdığı uhuvvet risalesinden alıntı yapıyor.

"Mümin kardeşini sever ve sevmeli, fenalığı için yalnız acır, tahakkümle değil belki lütufla ıslahına çalışır." Evet, İslam dini bizlere harika prensipler getirmiştir. Mümin kardeşini sever ve sevmeli. İster sev, ister sevme demiyor ve tercihi bize bırakmıyor. Sevmeli diyor, yani emir var seveceksin.

Bu kitabın her bölümüne bir makale yazmak gerek. Son derece titizlikle hazırlanmış bir kitap. Ayrıca Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Halit Fahri Ozansoy, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve daha sayamadığım birçok şairlerin anlamlı şiirleri bu kitabın bahçesini süsleyen birer gülü olmuş ve bu güllere konan şakrak sesiyle bizlere ziyafet çeken bülbüller olmuş.

Bu kitabın özünde vatan, İslam ve vatan sevgisiyle iç içe sarmalanmış konular var. Âlem-i İslam’ın bu asırda içine düştüğü felaketleri hüzünlü şiirlerle anlatmaya çalışıyor. Acaba diyorum? Bediüzzaman ve Mehmet Akif’le beraber diğerleri de hayatta olup böyle bir kitabı okusalardı, tebrike şayan bir şekilde Mehmet Nuri kardeşimizden övgüyle bahsederlerdi.

Hem İslam’ı, hem vatanı ve hem de Müslümanları yeni nesile sevdirmek için bu kitabın edebiyatımızda bir ders kitabı olarak okutulması lazımdır, desem emin olun mübalağa etmiş sayılmam.

Şüphesiz ki, bir kitap istifade etmek için ve katkıda bulunmak için okunmalıdır. Bu prensip benim için her zaman geçerlidir. Bu kitabın 65. sayfasında bir bölümü çok iyi irdelemek ve mütalaa etmek gerekiyor. Bu sayfada idam edilen Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in Halepçe’de 5000 kadar Kürt kardeşimizin bombalarla öldürülmüş olduğu yazılıdır. Bu bilgi tüm medyada yer almış ve birçok siyasi de bu tabiri kullanmıştır.

Âcizane bu konuyu başka bir açıdan değinmek istiyorum. O dönemin ABD Devlet Başkanı Corc Bush ile İngiltere Başbakanı Tony Blair, Saddam'ın Kürtlerin üzerine kimyasal bomba attığı gerekçesi ile Irak'a birlikte girdiler ve Irak'ın altını üstüne getirdiler. Irak’ta ellerinde silah bulunmayan bir buçuk milyon kadar sivil Müslümanı katlettiler, birçok namuslu kadınları kirlettiler. Irak’ın elle tutulur zenginliklerine el koyup hırsızlık yaptılar. Müzeleri boşaltıp tonlarca altınları çaldılar.

Saddam idam edildikten sonra İngiltere Başbakanı Tony Blair bir açıklama yaptı ve şöyle dedi, “Özür diliyorum, bizler Irak’ta kimyasal silahları bulamadık.”  Hem ABD Devlet Başkanı Corc Bush, hem de İngiltere Başbakanı Tony Blair dünyanın en büyük yalanını söylemişlerdi. İkisi de yalancıydı.

O zaman şöyle bir soru akla gelmez mi? Madem Irak’ta kimyasal silah yoktu, bu silahlarla Kürtleri kim öldürdü? Hatta bu konu ile ilgili olarak tarihini hatırlamıyorum, Milat Gazetesinde bir makale yazmıştım. Âcizane kanaatim odur ki, kimyasal silahlarla Kürtleri öldüren ABD ve İngiltere'nin ta kendisiydi. İngiltere ve ABD dünyanın neresinde varsa, orada fitne ve fesat mutlaka vardır. Bundan hiç şüphe etmiyorum.

Bunu arz etmemin sebebi Mehmet Nuri Yardım Beyefendi’ye bir hatırlatma yapmaktan başka herhangi bir maksadım asla olamaz. Evet, böyle bir kitabı büyük bir emek vererek, hazırlayıp insanlarımızın istifadesine sunduğu için Mehmet Nuri Yardım Beyefendi’ye sonsuz teşekkürler. Başarılarının devamını diliyorum. Kalın sağlıcakla.