Gazze, sadece bir coğrafya değildir. Gazze, ümmetin imanının, izzetinin, vicdanının ve şerefinin sınandığı bir mihenk taşıdır. Bu sınav, yalnızca Filistinlilere değil; bu ümmete, onun âlimlerine, liderlerine, gençlerine ve halklarına da yöneltilmiş ilahî bir sorudur: Zulme karşı nerede duruyorsunuz?

Bugün Gazze’de çocuklar, kadınlar, yaşlılar kurşunların ve bombaların hedefinde. Üstelik bu alçakça vahşet, dünyanın gözleri önünde, medeniyet naraları atan Batı’nın sessizliğinde, Arap dünyasının ihanetinde, İslam âleminin kayıtsızlığında gerçekleşiyor. Bu tablo karşısında ya safımızı net belirleyeceğiz ya da tarihin lanetli sayfalarına isimlerimizi yazdıracağız.

"Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size de ateş dokunur." (Hûd, 113)

Gazze, bir turnusol kâğıdı gibi bizi bize gösteriyor. “Zalim kim, mazlum kim?” sorusu çoktan cevap buldu. Artık esas soru şudur: "Mazlumun yanında mısın yoksa zalimin sessiz ortağı mı?" Çünkü bu zulme susan, bu vahşeti görmezden gelen, sadece dilsiz şeytan olmakla kalmaz; aynı zamanda Allah’ın gazabını da üzerine çeker.

Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor:

"Sizden bir kötülük gören, onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu, imanın en zayıf derecesidir." (Müslim, İman, 78) Peki biz hangi derecedeyiz? Elimizden bir şey gelmiyor bahanesiyle kalbimizi dahi susturduk. Sosyal medyada “ah vah” eden Müslüman profilleriyle içimizi rahatlatmaya çalışıyor; fakat İsrail malı ürünleri almaya devam ediyor, zulme destek olan sistemlerle iş tutmayı sürdürüyoruz.

Hz. Ömer şöyle der:

"Mazluma yardım etmeyen, zalime yardımcı olur."

 Bugün suskun kalan ümmet, farkında olarak ya da olmayarak zalimin ekmeğine yağ sürmektedir.

Bu gidişin iki sonucu vardır:

Ya Gazze’deki direniş, bizim için kıyamet gününde birer şahit olacak ve lehimize şefaat edecek...

Ya da sessizliğimiz, ilgisizliğimiz, zilletimiz yüzümüze çarpılacak ve “Ey Rabbimiz! Onlar biliyorlardı ama sustular” diyen mazlumların diliyle aleyhimize şahitlik edecektir.

Kur’an bize Firavun’un değil, Musa’nın safında olmamızı emrediyor. Ancak bugünün firavunları karşısında Musa gibi dik durmak kolay değildir. Bunun için iman, cesaret ve bedel gerekir. Gazze, işte bu bedelin adıdır. Bu nedenle diyoruz ki:

Gazze ya lehimize olacak...

Çünkü safımızı hakikatin, adaletin ve direnişin yanında belirledik. Yardım ettik, dua ettik, konuştuk, susturulmak istendiğimizde sesimizi yükselttik. Kalbimiz Gazze’yle birlikte attı.

"Kim Allah’ın dinine yardım ederse, Allah da ona yardım eder." (Hac, 40)

Ya da Gazze aleyhimize olacak...

Çünkü izledik. Sustuk. Unuttuk. Konforumuza dokunmasın diye zulme göz yumduk. Vicdanlarımızı bastırdık. Elimizden geleni yapmadık. Ve Allah katında hesap gününe öyle çıkacağız.

“Her kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4)

Zulüm karşısında sessiz kalanlar, zalimlerden sayılır. Bu kadar açık ve nettir dinin hükmü.

Unutmayalım:

Gazze sadece bir sınav değil, aynı zamanda bir şahitliktir.

Ya lehimize, ya da aleyhimize...