Kadın ve erkek bütün insanlar, bir kişiliğe sahip olmak için çalışırlar. Kişilik, doğuştan getirilen bir durum değil, sonradan çabayla elde edilen bir olgudur. İnsanın hayatında sahip olduğu şey, aslında malı, mülkü, makamı, şöhreti veya parası değildir. İnsanın aslında sahibi olarak görülebileceği tek şey, kişiliğidir. Kişiliğimiz, insanlarla, malla, makamla, şöhretle ilişkimizi belirleyen ana dinamiktir. Birçok insan,  kişiliğini  oluşturmaktan kendini aciz hissettiği için,  sahip olduğu malı, makamı, arabayı, arsayı veya gücü  kişiliğinin kendisi haline getirmektedir. Bu tipler, kendine özgü bir kişiliğe sahip olmaktan ziyade daha fazla güce, mala ve paraya sahip olmanın  kişiliksizlik problemini çözeceğini vehmetmektedirler.

Sahip olduğu  malın, makamın ve gücün  esir aldığı kadınlar ve erkekler için aklın, adaletin ve ahlakın hiçbir anlamı, değeri ve işlevi yoktur. Çok güce ve mala sahip olmanın    kendilerine zalim, küstah ve hoyrat olma imtiyazı verdiği yanılsaması içinde olan insanların her alanda çoğalması, ciddi bir insanlık krizi içinde olduğumuzu göstermektedir.

Bir erkeğin veya kadının  kendisine ait özgün ve özgür bir kişiliğe sahip olması,  herkesin önünde duran çetin bir meydan okumadır. Ataerkilizme, geleneklere, cinsiyetçiliğe, ayırımcılığa ve fanatizme teslim olmuş kadın ve erkeklerin sembolleri, yaşam tarzları, güç ilişkileri, makam ve şöhret bağımlılıkları, aslında insanın  esaret durumu anlamına gelmektedir. Daha çok gücün, şöhretin, ayırımcılığın ve maddiyatın insanı özgürleştirmediği  gerçeğiyle yüzleşmek çok önemli bir ihtiyaçtır. Kendisine özgü bir kişiliğe sahip olmak için akıl, ahlak ve adalet açısından aciz olan erkeklerin ve kadınların kişiliksizlik durumları  hürriyetsizliğe, onursuzluğa ve sahteliğe neden olmaktadır.

Güç, makam ve para  sahibi olmayı  her türlü  ahlaksızlığı, akılsızlığı ve adaletsizliği yapma  imtiyazına sahip olmak  olarak anlayanlar,  hayatın her alanında her türlü kötülüğü, kabalığı, akılsızlığı ve çılgınlığı yapabilmektedirler. Kişiliksizlik ve güce  bağımlı olma, hayatı çölleştirmektedir. Kişiliksizlik ve güçperestlik, kötülüğü sıradanlaştırmaktadır. Güce sahip olmanın, kişiye her türlü kötülüğü yapma ve sıradanlaştırma imtiyazı  verdiği illüzyonu içinde küstahlaşan kişiliksiz kişi örneklerine maruz kalmak, hayatımızı çölleştirmekte ve tüketmektedir.

Güç, para, şöhret ve makam, insanı kişiliksizleştirmektedir. Güç, para ve makam herkesi bozabilmektedir. Gücün, şöhretin ve paranın  cinsiyeti ve dini yoktur. Güç, şöhret ve para, kadın ve erkek her insanı yozlaştırabilmektedir.

Özgür ve onurlu bir kişiliğe sahip olmak, aklı, ahlakı ve adaleti gerektirmektedir. Özgür ve onurlu bir kişiliğe sahip olmak, insanın insanı istismar etmesi anlamına gelecek her türlü yolu reddetmek demektir. İnsan olmak, amaca ulaşmak için  her türlü aracı mubah görmek demek değildir. Akıldan, ahlaktan ve adaletten soyutlanan insan, aslında insanlığından soyutlanmıştır. Akılsız, ahlaksız ve adaletsiz bir hayat, vahşetten ve barbarlıktan  başka bir şey değildir. İnsanın hayatını onurlu ve özgür bir şekilde tamamlamasının yolu, adalet, akıl ve ahlak çerçevesinde yaşamaktan geçmektedir. Güç, makam ve şöhret gibi unsurların asli değer haline gelmesi, insanın   her esen rüzgara savrulmasına yol açmaktadır. Kişilik, insana bir yön ve yöntem belirlemektedir. Kişilik yerine güç ve şöhret gibi yapay unsurların  öne çıkması, kişinin  hep dıştan güçlerin ve faktörlerin müdahalesine maruz kalması  durumunun  ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

Güç, şöhret veya mal sahibi olmanın, iyiyle, güzellikle ve doğrulukla ilişkisi yoktur. Çok sözün yalansız, çok malın haramsız olmadığı sözü, aslında  bu gerçeği ifade etmektedir. Hayatlarında iyi kişilik sahip olmayı amaç olmaktan çıkaran insanlar ve gruplar, diğer insanlar üzerinde tahakküm kurmak için güç sahibi olmayı en yüce  değer ve amaç haline getirebilirler. Güçlü olmak, her şey olmak olarak algılanmaktadır. Sahip olunan güç sayesinde başkalarının duyguları, düşünceleri, kavrayışları ve değerleriyle kolayca oynanacağını düşünenler, kendilerini hiçbir ahlaki ve insani değerle kayıtlı görmemektedirler. Sorunları çözmenin yolu, mutlak güç, maddiyat ve şöhret sahibi olmaktan geçmemektedir. Varoluşunu  akıl, ahlak ve  adalet üzerine oluşturmaya çalışan kişilik sahipleri, sorunları çözen, insana ve hayata katkı sunan  perspektifler, girişimler ve pratikler ortaya koyabilirler. Kişiliğin gücü, güç değildir. Kişiliğin gücü, akıl, ahlak ve adalettir.