İstanbul, geçtiğimiz hafta bir kez daha teknoloji coşkusuna sahne oldu. Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen TEKNOFEST sona erdi; geriye hem Türkiye’nin savunma ve yüksek teknoloji alanlarında kat ettiği mesafeyi gösteren önemli bir tablo hem de gençliğin dinamizmiyle geleceğe dair büyük umutlar kaldı. Küresel rekabette konumumuzu sağlamlaştıran bu gelişmeler, ekonomi, uluslararası ilişkiler ve en önemlisi de Türkiye’nin içten büyüyen yetenek havuzu bakımından dikkat çekici bir dönüm noktasını işaret ediyor.

Savunma Sanayii ve Ekonomik Dinamikler

Türkiye’nin savunma sanayii, yalnızca güvenlik ekseninde değil, ekonomik olarak da güçlü bir lokomotif hâline geldi. Yerli üretim ve teknoloji hamleleri, ithalata bağımlılığı azaltırken dış pazarlarda da rekabet gücünü artırıyor. Savunma sanayii ihracatı, Türkiye’nin cari açığını dengeleme potansiyeli taşıyor; aynı zamanda mühendislik, yazılım ve üretim gibi katma değeri yüksek alanlarda istihdam yaratıyor. Bu durum, ekonominin yalnızca bugünkü yükünü hafifletmiyor, aynı zamanda yarının teknoloji tabanlı kalkınma modelini de inşa ediyor.

Uluslararası İlişkilerde Teknolojinin Rolü

Savunma teknolojisindeki bağımsızlık, devlet diplomasisinde pazarlık gücünü artırıyor. Türkiye’nin İHA ve SİHA gibi sistemlerdeki başarıları, yalnızca mühendislik becerisinin değil, aynı zamanda diplomatik gücünün de göstergesi. Bu sistemler, bölgede oyun değiştirici bir rol oynarken, ihracat yapılan ülkelerle ilişkileri derinleştiriyor. Teknoloji transferleri, ortak projeler ve stratejik iş birlikleri; Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde yeni bir sayfa açıyor.

Gençlik ve Yüksek Teknolojinin Yaygınlaşması

TEKNOFEST’in en önemli katkılarından biri, yüksek teknoloji üretiminin artık yalnızca köklü üniversitelerle sınırlı kalmaması. Eskiden ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerde görülen ileri projeler, şimdi Anadolu’nun dört bir yanından gençlerin katılımıyla gerçekleşiyor. Bu yıl yarışmalara 1 milyon 100 binden fazla yarışmacı ve 500 binden fazla takım katıldı. Bu rakamlar, etkinliğin yalnızca bir festival değil, ülke genelinde teknoloji üretiminin toplumsal bir harekete dönüştüğünü gösteriyor.

Gençlerin Üretimdeki Yeri

Savunma sanayiinde çalışanların ortalama yaşı 34. Yani bu sektör, genç mühendislerin dinamizmiyle büyüyor. Özellikle 35 yaş altı kuşağın, tasarımdan üretime, Ar-Ge’den ihracata kadar her aşamada aktif olması dikkat çekici. Dünyanın birçok ülkesinde teknoloji üretimi daha çok deneyimli ve orta yaşlı kadrolarla yürütülürken, Türkiye’nin en stratejik projelerinin gençler tarafından şekillendirilmesi önemli bir farklılık. Bu durum, hem hızlı uyum sağlama hem de yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesinde Türkiye’ye büyük avantaj kazandırıyor.

Gençlerin enerjisi, cesareti ve yaratıcı zekâsı, savunma sanayiinde bir itici güç hâline gelmiş durumda. Bugün insansız hava araçlarından uydu projelerine, yapay zekâ tabanlı yazılımlardan siber güvenliğe kadar birçok alanda imza atan ekiplerin çoğu genç mühendislerden oluşuyor. Bu tablo, geleceğin yalnızca umutla değil, somut bir üretim kapasitesiyle de inşa edildiğini gösteriyor.

Çocukların Merakı ve Toplumsal Etki

TEKNOFEST, yalnızca üniversiteliler ve mühendis adayları için değil, ilkokul çağındaki çocuklar için de unutulmaz deneyimler sundu. Atölyeler, bilim şovları, simülasyonlar sayesinde küçük yaşta teknolojiyle tanışan çocuklarda merak duygusu filizlendi. Bu merak, ileride projelere, girişimlere ve üretimlere dönüşecek. Uzun vadede bu farkındalık, Türkiye’nin yüksek teknoloji üretme kapasitesine güçlü bir katkı sağlayacak.

Nitekim birçok aile, çocuklarını etkinlik alanına götürerek onların teknolojiyle tanışmasına vesile oldu. Uçak kokpitlerine oturan, roket modelleriyle oynayan, robotik deneyim alanlarında saatlerini geçiren çocukların gözlerindeki ışıltı, Türkiye’nin geleceğinin nasıl bir enerjiye sahip olduğunu gösteriyordu.

Geleceğe Yatırım

TEKNOFEST İstanbul’un kapanışıyla birlikte geriye büyük bir tablo kaldı: Türkiye’nin genç nüfusunun teknolojiye olan ilgisi, savunma sanayiinin sunduğu ekonomik fırsatlar ve geleceğe yayılan bilinç. Bu ivmenin sürdürülebilirliği için üç alanda dikkat gerekiyor:

Eğitim altyapısı: Anadolu’nun tüm bölgelerine ulaşan laboratuvarlar, proje atölyeleri ve mentorluk destekleri kritik.

Kaynak adaleti: Finansman, malzeme ve mentor imkanlarının eşit dağılımı, yalnızca büyük şehirlerde değil, her yerde fırsat eşitliği sağlayacak.

Ticarileşme ve ihracat: Üretilen teknolojilerin uluslararası pazara açılması, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracak.

Türkiye, gençliğiyle ve yüksek teknolojiye yaptığı yatırımlarla geleceğe daha güvenle bakıyor. TEKNOFEST’in ardından kalan enerji doğru değerlendirilirse, yalnızca savunma sanayiini değil, ülkenin tamamını dönüştürme potansiyeline sahip.