Samimiyetle soranları bir kenara bırakırsak; Türkiye’nin Hamas’ı sırtından bıçakladığı algısını yaymaya çalışan kuzu görünümlü kurtların en çok kullandığı argümanlardan biri de bu…

Kuzu görünümlü kurt diyorum, çünkü bıyıkları üst dudaklarına inmeyen çember sakallı bu grubun dilinden ‘Tekbir’ düşmez.

E yani onların açısından bakarsan, böyle de olmalılar. Nihayetinde dışarıdan bakınca ayırt edilmemeleri lazım.

Kimden ayırt edilmemeleri lazım?

Türkiye’yi yöneten hareketin tabanının büyük kısmını temsil eden insanlardan.

Mütedeyyin kesimden canım, anla işte…

Kılık kıyafet bir de sloganlar benzer olacak ki, mütedeyyinlerin aklını karıştırıp İsrail’e karşı dünyada en yüksek sesi çıkaran Türkiye yönetimini köşeye sıkıştırabilsinler.

Halbuki Hamas üyelerine yıllardır ev sahipliği yapan, son iki yılda 30’dan fazla İsrail ajanını paketleyen, Netanyahu’nun 7 Ekim yalanlarını tek tek ifşa eden, hatta MOSSAD içine TRT World muhabirini sızdırıp tarihe geçecek bir belgesele imza atan Türkiye değil mi?

Belgesel demişken; adı Kutsal İşgal. Dünya tanıtımının yapıldığı gece bir grup çıkıp salonda Türkiye’yi protesto etmişti.

Yahudi değillerdi ha!

Gerçi... Neyse…

Ellerinde bir afiş, afişte de yine Türkiye İsrail’e yardım diyormuş teması…

Öyle bir gecede dünya İsrail’in daha önce görülmeyen ihlallerini ve işgalini; hatta TRT’nin MOSSAD’ın karizmasını nasıl çizdiğini konuşması gerekirken bunların eylemini konuştu.

Şimdi soruyorum; sizin bu yaptığınız kimin işine yaradı?

Hatta cevaplıyorum; İsrail’e!

Sayenizde ne İsrail’in işgal girişimi ne de MOSSAD’ın beceriksizliği konuşuldu.

Tebrikler, Netanyahu sizinle gurur duyuyor!

Tabi bu meselede bizim medyaya da biraz kızgınım. Bu kuzu görünümlü kurtların propagandası öyle bir seviyeye ulaştı ki, Erdoğan gittiği hemen her yerde açıklama yapmaya başladı. Halbuki memlekette 3 gazeteciden 2’si Filistin uzmanı. Türkiye Gazze için şunu yaptı bunu yaptı diye sıralayamadılar. Sesi gür çıkan yorumcular, dev bütçeli kanallar ortaya basit bir vlog dahi koyamadı. Sonunda devletin en üst yetkilisi derdini kendi anlatmak zorunda kaldı.

Öte yandan biraz da üzgünüm, çünkü bu kurtların arasında kandırılmış kuzular var. O kuzular zannediyor ki; Gazze için iyi bir şey yapıyorlar. Allah’ın izniyle gözleri tez vakitte açılır da hayra vesile olayım derken şerre yürüdüklerinin farkına varırlar.

Şimdi gelelim bizim büyükelçi meselesine…

Türkiye bugün Türklerin yanı sıra İtalyanı, İspanyolu, Amerikalısı pek çok farklı milletten 137 Sumud kahramanını THY ile aldı İstanbul’a getirdi.

Bunu yapabildi, çünkü iletişim kanallarını hep açık tuttu.

Pek çok kişi bilmez ama devletler bazen cephede süngü savaşı verseler bile düşmanın büyükelçisini ülkelerinden kovmazlar.

Sonuçta savaş dediğin sadece asker, silah ve taktikle kazanılacak bir eylem değildir. Muhabere, istihbarat ve diplomasi de sonuca giden en önemli etkenlerdendir.

İsrail düşmanımız mı?

Net!

Onlarla savaşlı mıyız?

Taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayana kadar.

O zaman neden büyükelçiyi kovmuyoruz?

Kovsaydın bugün 137 aktivisti zor getirirdin. Dünyaya gövde gösterisini de zor yapardın.

Peki, buradan ne anlıyoruz?

Kulağına her fısıldayanın gazına gelmemek gerektiğini… Zira öyle zamanlardan geçiyoruz ki, şeytan bile Müslüman gömleği giyiyor.

İsrail elçisini kovmamanın, diplomatik ilişkileri tamamen kesmemenin ne kadar doğru bir hamle olduğu bugün net bir şekilde anlaşıldı. Muhtemelen bugün anlam veremediğin pek çok kararın da neden alındığını veya alınmadığını yarın anlayacaksın.

Benim Türk devletinin Gazze’nin yanında durduğuna dair güvenim tam. Yukarıda Türkiye’nin Gazze için neler yaptığına dair somut örnekleri de sıraladım.

Gazze derdi olan her bir vatandaş bilmeli ki, Türkiye’yi Gazze’ye ihanetle suçlayanların yahut bunu ima edenlerin sözlerine kulak asmamak.

Bu; senin için basit ama Gazze’nin zaferi için büyük bir adım.