Dolar (USD)
32.31
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2388.00
BIST 100
10267.35
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ocak 2022

Aynı kafa

Geçen hafta dış basında çıkan, Türkiye hakkındaki haberlere biraz göz gezdirdim. Belki çoğumuz günlük düşüyor, büyük resme bak/a/mıyor ve dünyayı bulunduğumuz 100 metrekarelik bir alandan ibaret sayıyorduk ama gerçeklerin aslında hiçte öyle olmadığını bir kes daha anladım. Nasıl mı? Mesela Rusların “NATO’yla gerginliğin azaltılması için, Türkiye’ye ihtiyaç duyulduğunu” vurgulaması, küresel siyasette geldiğimiz stratejik önemi ispatlar nitelikteydi. Çin medyasında; “Dünya jeopolitiğinin kalbinde yeni bir güç yükseliyor. Türk Devletleri Teşkilatı, Çin’in kapısında aşırı belirsizliğe katkıda bulunuyor” şeklindeki haberler de, bizlerin çok da ehemmiyet vermediği bu oluşumun, oysa ne denli KRİTİK BİR ADIM olduğunu ortaya koyuyordu. Yunan Kathimerini gazetesinin “Atina drone diplomasisine çare arıyor” başlığıyla yayınlanan haberde; "Türkiye çok sayıda ülkeye sızıyor, Hristiyan Etiyopya'ya bile" ifadesi ise biz bilmesek te, SİHA’larımızın verdiği ENDİŞEYİ gözler önüne seriyordu. Tıpkı İsrailli The Jerusalem Post’da; “Türkiye, Pakistan ve İran 4000 millik tren güzergâhı üzerinden, bölgesel ticareti ve bağları güçlendiriyor” biçiminde çıkan yazılar gibi…

Anlayacağınız tüm bunlar Türkiye’nin stratejik hamlelerinden dolayı, duydukları rahatsızlığın DIŞA VURUMUNDAN öte bir şey değildi. O yüzden adamların dış gündeminde; “Türkiye’nin hamleleri devamlı mercek altında tutuluyor” demekte de, hiç beis bulunmuyor malumunuz üzere. Ancak gelin görün ki dışarda bunlar konuşulurken, ülkenin yönetimine talip olanların gündemine, Din Eğitimi oturmuş vaziyette şu sıralar. Bu manada Grup Başkanvekili unvanındaki bir kişinin vizyondan, hedeften, projeden söz etmesi beklenirken, Okul öncesi eğitimde Din Dersi verilmesini diline dolaması, birçok sözü hak ediyor şüphesiz. Fakat bunu Ortaçağ diyerek, “GERİCİLİK “imasıyla itham etmesi oldukça trajik…

Tabi “Bir iki kadeh içkiyi, günah saymayan Anadolu Müslümanlığı” şeklinde bir de içtihatı var ki, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzer bir durumu ihtiva ettiği aşikâr. Hâlbuki peşlerinden koştukları sözüm ona “ilerici Batıda”, işlerin hiçte öyle yürümediği tartışılmaz konumda. Kaldı ki Belçika’da 2,5-6 yaş arası çocuklara, öğretmenler koordinesinde papaz ve rahibelerin ders verdiği; Almanya’da 3-6 yaş grubunun, %70’ i oranında kiliselerde din eğitimi aldığı ve İngiltere’de okul öncesi din eğitimi müfredatının, kiliselerce belirlendiğinden hareketle, fazla söze hacet kalmadığı ortada.

Hülasa "Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir, buna karşılık hoşunuza giden bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, fakat siz bilmezsiniz" hakikatini, iliklerimize kadar hissettiğimiz bir dönemdeyiz özetle. Çünkü belli çevrelerin toplumsal olaylara verdikleri uç tepkilerle, içlerinden akıttıkları ZEHRE şahitlik etmek hiçte az şey değil. Belki bu tarz hareketler, bizleri bir miktar üzüyor. Lakin GÖRME YETİSİNİ KAYBETMEMİŞ OLANLAR İÇİN, ileride muhtemel büyük sıkıntılara karşı, UYARI niteliği de taşımıyor sayılmaz. Zira insan her ne kadar maske takarsa taksın, her ne kadar kendini gizlerse gizlesin, her ne kadar köprüyü geçinceye dek dayı demeye devam etsin, derinlerdeki mantalitesinin bir şekilde KENDİNİ ELE VERDİĞİ bir gerçek.

Yanlış anlaşılmasın sakın! Muhalefetin “Helalleşmeyle” başladıkları serüvende, bu sözleri sarf edecek hale gelmesi, “bir 28 Şubat zihniyetini çağrıştırır mı” bilmiyoruz elbette. Bunun takdirini, sizlerin büyük ferasetine bırakıyoruz. Ama Dini eğitim verdiği için, Ortaçağ diye ÖTEKİLEŞTİRMEYE çalıştıkları medreselerde; CEZERİ gibi fizikçiler, BİRUNİ gibi tıpçılar, ALİ KUŞÇU gibi matematikçiler, BAKİ gibi şairler, EVLİYA ÇELEBİ gibi sosyologlar ve PİRİ REİS gibi coğrafyacıların yetiştiğini, birileri bu kafalara anlatmalı. Bizim ki de laf…! Milletin değerlerini hiçe sayarak, ancak bu kadar oluyor maalesef…