0

Savaşlar ve terör, toplumu kanlı bir arenaya dönüştürür. Tarihte yaşanan büyük savaşlara ve şiddet olaylarına bakınız. Bunun trajik örnekleri fazlasıyla mevcuttur. Şiddet olayları veya linç girişimleri…

Kurban Bayramı sürecinde Türkiye'nin yaşamış olduğu olay, toplumun kanlı bir arenaya dönüşebileceğinin göstergesidir. Bu kanlı arena, bana Avusturalyalı ozan Ingeborg Bachmann'ın Malina'sını hatırlattı. Malina, mutlak aşkın ve birey olma savaşımının romanı… Bachmann'a göre faşizm, atılan bomba veya günlük gazetelerde yazılan şiddet içerikli yazılarla başlamaz. Faşizm, temelde, iki insan arasındaki ilişkide başlar. 5 Mayıs 1971 tarihinde yapmış olduğu bir konuşmada Bachmann, Malina'yı anlatırken şöyle yargılarda bulunur: "Kitabı yazdığım sıralarda, bugün yayımlananların pek azını okumuştum, ama içimde bir şeye karşı yazmış olduğum duygusu vardı. Varlığını hep koruyan bir teröre karşı… Çünkü insanın gerçek ölümü, hastalıklardan değildir, insanın insana yaptıklarındandır."

Vandalizm, Siyaseti Kuşattı…

Türkiye yeniden şiddetin kanlı yüzü ile karşılaştı. Kobani rengine bürünmüş olan şiddet, siyaseti neredeyse ipotek altına aldı. IŞİD adlı karanlık bir örgütün Kobani'yi kuşatması süreci ile beraber, Türkiye'nin de sokakları karışmaya başladı. Mısır'da, Suriye'de ve son olarak Kobani'de yaşanan insanlık dramı, bir anda Türkiye'yi ve Türk siyasetini bataklığın içine çekmeye başladı. Terörün ve şiddet, sokağı ipotek almaya başladı. Bu süreçte hem sokağa çıkma yasaklarına geri dönüldü, hem de birçok genç trajik biçimde hayatını kaybetti. Vandalizm, sokakları kuşattı; çözüm sürecinin başarısızlığı dillendirilmeye başlandı.

Neden, Türkiye ve özellikle bu girdabın içine çekilmeye çalışılıyor? Koboni'de yaşanan insanlık dramının sorumlusu Türkiye midir? Neden fatura Türkiye'ye kesilmeye çalışıyor? Sokakları ateş topuna dönüştürün talimatı verenler, kimin borazanını çalmaktadır?

Selahattin Demirtaş, Hesap Vermeli…

Kürt siyaseti, şiddeti meşrulaştıran bir dille kendini ifade etmeye başladı. Kobani'nin faturasını Türkiye'ye kesmeye çalışmak; şark kurnazlığının yanı sıra, çözüm sürecini dinamitleme iradesinin göstergesidir. Kobani'de yaşanan dramın en temel sorumlusu, Ortadoğu coğrafyasında yaşanan dramlara sessiz kalan, seyreden ve alkışlayan ABD'dir, İngiltere'dir, Fransa'dır. Türkiye, değildir. Türkiye'ye fatura kesmeye ve çözüm sürecini dinamitlemeye çalışmak, Kürt siyasetinin iflasıdır. Barışın ölümüdür. Selahattin Demirtaş'ın açıklamaları, siyaseti değil; şiddeti ve ölümü kutsar ve meşrulaştırır. Tüm bu sokak savaşlarının Selahattin Demirtaş'ın ABD yolculuğuyla beraber başlaması, ayrıca, Demirtaş'ı şiddetin sorumlusu yapmaz mı? Demirtaş, siyasete hesap vermeli ve üzerindeki soru işaretlerini yok etmelidir.