0
AK Parti'nin seçimle işbaşında kalmasının süresi uzadıkça Gladyo'nun nezdinde Kürtlerin değeri artıyor. Zamanı gelince masaya sürülmesi gereken iyi bir karttır Kürtlük. Tam yüzyıllık hikaye durmadan tekerrür ediyor. Kürde biçtikleri rol sadece bu maalesef. Kürtler içinde figüran olmak istiyenler var oldukça böyle de devam edecek görünüyor. Edecek de, günü kurtarmanın ötesinde bir sonuç elde edilebilmesi mümkün değil. İnsanlık tarihini 150 yıldan ibaret sananlar feci şekilde yanılıyorlar. Son yüz elli senede olup bitenlere bakıp kesin hükümler çıkaranlar ulaştıkları bu hükümleri mutlak doğrularmış gibi bize dayatarak çatışmaların kaçınılmaz olmasınıda sağlamaktalar. Fakat 150 yıla kitlenip kalanlar dışında epey geniş bir kitle var.
Mesela 300 seneye ne dersiniz? Bin sene?.... How about 8 thousand years?
Ben 50 bin yıl öncesinden alıp gelmekteyim örneğin...O halde nasıl anlaşacağız sizinle?
Sizin küçük dünyanızdan başımızı alıp gidebileceğimiz bir mekanda yok malesef. Birlikte yaşamaya devam etmek zorunluluğumuz var. Bu sistemi ırklara göre dizay etmek en başından beri iyi bir fikir değildi. İnsanları duygu, düşünce ve yaşam tarzlarına göre ayırmalı, her kategoriye kendi kendilerini yönetebilecekleri devletleri olması için toprak tahsis edilmeli, dışardan müdahalelerin önüne geçilmeliydi. Farklı yaşam tarzlarının gerçek anlamda saygı görmesi bu şekilde mümkün. Bu durumda 10 farklı Almanya, İngiltere, Türkiye yada Kürdistan çıkar ortaya. Çıkması gerekmekte. Konunun başına dönecek olursak Gladyo'nun Ortadoğu için uygun gördüğü yapı içinde figüran olmaya razı bir kısım Kürdün varlığı, olmayacak duaya amin demeyi gerektirmiyor. Gladyo kendini bu toprakların sahibi olarak görebilir. İŞİD isimli projeyle bu sahiplilik uzatılabilir bir miktar. Fakat topu topu 150 yıllık bir sahiplik ki insanlık tarihinde küçük bir kesitten başka bir şey değil. Her ülkenin derin sahipleri vardır. İngiltere'nin, ABD'nin, Almanya'nın derin sahipleri varken Kürdistan'ın derin sahipleri olmadığını düşünenler yanılır. Kraliçe Elizabeth'e bağlılık yeminimizi ettik, onun kanatları altında güven içinde yaşamaktayız. Kürdistan'ın yahut Türkiye'nin kralına, padişahına, başkanına niye bağlılık yemini etmiyeyim ki?
Çince'ye yer var, Kürtçe'ye yok.
Artuklu Üniversitesi bünyesindeki Kürt enstitüsü eski başkanı, HDP milletvekili Kadri Yıldırım'ın meclis salonunda yaptığı basın toplantısında öğrendik ki Türkiye Büyük Millet Meclisine ait resmi web sitesi tam 8 dilde yayın yapmaktaymış. İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Arapça, Rusça, Çince, Kırgızca ve elbette Türkçe. 20 milyon Kürdün yaşadığı ülkede Kürtçeye ise yer yok maalesef. Uğruna canını feda etmiş yüz binlerce Kürdün olduğu Türkiye'nin Millet Meclisinde Çince var Kürtçe yok. Sonra kalkıp "Kürtlerde neden aidiyet duygusu gelişmiyor" diye şikayetlerde bulunanlar, "bu meclis Kürtleri ne kadar temsil ediyor" sorunu sormalılar kendilerine. HDP milletvekili Yıldırım'ın bu hassasiyetini kutlamak gerekiyor. Şehir merkezlerine roket atar depolamaktansa bu tür siyasi çabalar Kürtlerin ihtiyacı olan asıl şey. Fakat sayın Yıldırım'ın göstermiş olduğu bu hassasiyeti ilerletmesi gerektiğine inanıyorum. Mesela Kadri Yıldırım, yıllardır HDP'nin elinde olup hala Türkçe'nin yanında Kürtçe de hizmet vermeyen belediye resmi web siteleri için de yapsın bu basın demeçlerini. Ağrı, Hakkari, Bitlis ve daha onlarca HDP'li belediyeye ait web siteleri dil seçenekleri arasına Kürtçeyi de yerleştirmiş değil. Oysa Kürtçe önünde hukuki hiç bir engel kalmadı. Günde 10 kez küfrettiğiniz, diktatörlükle suçladığınız Tayyip kaldırdı o yasakları. Duymamış olanlara duyrulur... Duyupta sağırı oynayana söyleyecek neyim olabilirki?
Bu arada Kürdistan'da AK Parti'nin elinde bulunan belediyelerin neden bir tanesi bile Kürtçe hizmeti başlatmamış bilen varmı? Bingöl ve Muş belediyelerinin bu konuda bir girişimi olacak mı? Van milletvekili adayı, çözüm sürecinin etkin ismi sayın Beşir Atalay bu konuda fikirlerini bizimle paylaşsaydı keşke.
Fetullah Gülen Mehdi ise gerisi teferruattır
Fetullahçı medyanın amiral gazetesi Zaman'ın genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın sistematik bir şekilde sürdürdüğü "yandık, yıkıldık, bittik, ülke uçurumdan aşağı yuvarlanıyor" edebiyatını okurken aklıma bir süre önce sohbet ettiğim bir Fetullahçı şakirt geldi. Konuşmamızın bir bölümünde, "kutsal bildiğim bütün değerler üzerine yemin ederim ki Fetullah Gülen hocaefendi Mehdi'dir" dedi. Bu sözleri söyleyen kişinin gözlerine dikkatle baktım, zerre kadar şüphe yoktu. Hiç bir menfaat gözetmeyen, kişisel hesap peşinde olmayan kesin inançlı bir şakirtti. Mehdi olduğuna inandığı kişinin yolunda feda olmaya hazırdı. Mehdi'lik inancının İslam dinine Hiristiyanlıktan geçtiği ve bir çeşit tahrifat olduğu söylenir. Olayın teolojik boyutu ile ilgili değilim fakat Mehdilik makamı denince akla gelen ilk şey mutlakiyettir. Mutlak lider... Öyle bir ülkenin lideri değil üstelik, dünya lideri... Sözünün üstüne söz söylenemediği, emrinin üstüne emir verilmediği bir süper kahraman. Ekrem Dumanlı ve ekibi bir diktatör tekerlemesi tutturmuş gidiyor ya, BBC, CCN, The Economist durmadan Fethullah Gülen'in yıldızını parlatıyor ya, bu Mehdilik konusunda aklımıza takılan soruları cevaplardırmaları gerekmiyor muydu? Bu adam gerçekten Mehdi ise protokol nasıl işleyecek? Emirleri tartışmaya açılabilir mi? Ülke sınırları ortadan kalkacak mı? Mehdi zamanında kurumlar nasıl işleyecek? Seçimler yapılacak mı mesela? 9 seçim kazanmış adamı gözümüzün içine baka baka diktatör ilan edecek kadar uyanık ve pervasızsınız ya! birazda kendi liderlerinizden, Mehdilerinizden bahsedinizde bizde aydınlansak..
Söylenmese eksik kalırdı
"Li vî welatî Kurd nebûn Tirk, lê ew bûn tirkîyeyî. Divê Komar jî, Tirkîye jî bibin tirkîyeyî, ji bo ku ne pelişe û jiyîneke ligel hev bidomîne."
"Bu ülkede Kürtler Türkleşmediler ama Türkiyelileştiler. Devlet de, Türkler de Türkiyelileşmelidir, dağılmamak ve bir arada yaşamak için."
-Abdurrahman Kurt-