0
HER çiğ tanesi düştüğünde yer yüzüne bir kıvılcım kopar bende. Sıcacık ve metruk bir dağ külübesine giden karlı buzlu yolları düşünürüm o vakit. Küçük bir şöminenin karşısında geçen ve ziyadesi ile göz dolduran odada havayı solumanın büyük mutluluğu içinde geçer ömrüm. Küçücük bir çiğ tanesinin yüreğimde öylece yürüyüp gitmesine, kapılar açmasına ve ardı sıra başka kapılar aralamasına izin veririrm. Yürür giderim yoluna revan olmuşcasına. Her kapı başka bir yola dönüştürür rotamı. Her yol ötelerden gelen bir ışığın habercisidir. İşte o anda herşeyi ama herşeyi arkamda bırakıp sadece yürümek isterim kendi varlığımla. Her zerresinde ve her defasında yeniden doğmak ve yeniden nefes alabilmek ve yeniden düşünebilmek için düşler ülkesinde yolculuğa yelken açarım. İşte böylesine ve öylesine bir çiğ tanesi alır götürür, yuvarlar, düşürür, sürükler beni bir o yana bir bu yana...
Düşler ülkesine çıkmak için öyle çok nedenim vardır ki benim. Kimseler tutamaz, bağlayamaz ve ümidimi söndüremez orada. Kısacık sandığımız ömür uzar da uzar orada. Mekanlar genişledikçe genişler. Her mekan ayrı bir cennet bahçesine döner ve her ateş parlayan bir meşalenin simgesi oluverir. Bense dolaştığım düşler ülkesinde kendime bir kuytu liman arar, düşüncelere dalarım. Hayatımı her zerresine dek gözden geçirir, düşler ülkesinde geçmişten gelen güzellikleri şöylece serpiştiriveririm bahçelere ve her bahçenin içine muhteşem bir ev inşa ederim. Bu evlere açılan bahçelerde yürür ve bu bahçelere giden yollarda koşarım. Sonra evin içine girer gönlümce dolaşırım. Evlerin bahçesinden içeriye doğru gül ve hanımeli kokuları yükselir. Bütün günün yorgunluğunu alacak kadar güzel kokulardır bunlar. Tertemiz havanın ve göl kenarında yaşamanın keyfini çıkarırırm düşler ülkesinde.
Evimin pembe, mor ve yeşil renkli duvarlarının bir tanesinde küçücük bir kapı belirir. " GEL" der bu kapı bana sadece. Bu kapı içeri çağırdıkça hem koşmak hem de kaçmak isterim. Sanki bu kapıdan kaçmak, kendimden kaçmak gibidir. Kendime yaklaştıkça korkarım çünkü kendimden. Bilirim o kapının ardında kendimden çok şey taşırım. Yaklaştıkça kaçmak, kaçtıkça yaklaşmak isterim bu odaya nedenli nedensiz.
Düşler ülkesinde geçen güzel günlerin ardından sonra bu kapının bena cehennem ızdarıbı yaşatacağını düşünürüm. Fakat soluksuz bir kerede açar kapıyı içeri giriveririm pervasızca. Dış dünyamın özeti gibidir bu küçücük oda. Bu oda da ne varsa ben de de vardır aynısıyla. İşte ben bu odayım derim içimden sessizce.
Öylece düşünürüm o vakit, küçücük bir çiğ tanesinin beni ne türden bir yolculuğa çıkardığını. Bu küçük odada olanlar bana ait olanlardır. geçmişim, hatalarım, yaşanmışlıklarım, özlemlerim, kederlerim, sevinçlerim, hasretlerim, arzularım ve yasaklarım vardır. Öyle çok yük yüklemişimdir ki ben bu odaya. Korkunun ecele gitmediğini bilirim ve her açtığımda göreceğim manzara karşısında derin bir hüzüne kapılacağımı düşünürüm. Açtıktan sonra o odada yaşananları orada bırakır ve sessizce geri kapatırım kapısını. Tekrar düşler ülkesindeki evime ve daha sonrasında da bahçeme doğru yola koyulurum. Hepsini sıkıca kilitler yavaş yavaş yollara düşerim. Düşler ülkesinden çıkmak için araladığım kapıdan tekrar dışarı çıkar şöylece bir bakarım arkama ne bırakmışım diye.