0

Babil Kulesi, İncil'de adı geçen ve Nuh Tufanı'nı izleyen dönemde Babil ülkesinde inşa edilen bir yapıdır. Eski çağların 7 harikasından biri olan Babil Kulesi, Sümerler tarafından inşa edilmiş bir tapınaktır. Efsaneye göre, Babil Kulesi yeri göğe bağlayan kutsal bir ağacı temsil etmektedir. İşte efsane bu ya; anlatılanlara göre bütün dünyanın dili ve sözü birdir. Eski Sümer diyarında kavimlerin bir araya gelerek inşa ettikleri ve insanoğlunun tanrıları bulmak için gök yüzüne çıkmak iddiası içinde bir nevi merdiven, sütun inşası amacını taşır. Bu küstahlığa kızan tanrı, birlik halinde olan, tek dili konuşan ve aralarında anlaşan bu meraklı kullarının dil birliğini bozmuş, böylece aralarında nifak ve bölücülük olmuştur. Daha sonra bütün insanlık bamabaşka lisanlar ve diller konuşmaya başlayarak, birbirlerini anlayamaz vaziyete gelmiştir. Bugün, Tevrat ve İncil'de bahsedilen Babil Kulesi'nden geriye hiçbirşey kalmamıştır.

Son zamanlarda güzel ülkemde olup bitenler ile Babil Kulesi efsanesi arasında bir metaforik ilişki kurmaktayım. Bütün dünyada olup bitenleri anlamaya çalışırken, bu günlerde Türkiyede olanlar karşısında hayretimi ve şaşkınlığımı gizlemekte zorlanmaktayım. Nihayetinde ben bir psikoloğum fakat birşeyler yazmamak elde değil. Çünkü ancak bir şeyler yazarsam büyük ölçüde katarsis yaşayacağım.Fakat son zamanlarda olup bitenleri yorumlamak ve yorumlara yorumlar katmak çok zor. Her sabah skandallarla dolu gündemlere gözlerini açan bir toplumun parçası olmak ne hazin. Bazen bunların hepsi gerçek mi, gerçek hangisi, nedir gerçek? dediğim ve gerçekliği bu denli sorgulamadığım bir zaman diliminde yaşamamıştım hiç!

Babil gibi, sanki herkes farklı bir dili konuşuyor, herkes birbirini yalanlıyor ve hergün herkes ne doğru, hangisi yanlış diye soruyor. Bugün inandığımız birşey bir gün sonra yalan haber olarak yayınlanabilirken, bir gün önce doğru olmadığı söylenen bir durum farklı şekilde yorumlarla hızla yerini almaktadır. İnsanların duygularını ve yargılarını etkilemek amacı ile yapılan her türlü eylem gerçekte duygusal ve psikolojik istismara girmektedir. İnsanların kendileri, yakın ilişkide oldukları ve içinde bulundukları toplum ile aralarındaki güven ilişkisinin sarsılması kadar büyük acımasızlık olamaz. İnsan yaşadığı ve hissettiğiduyguların mutlaka bir muhatabı olmasını ister. Mesela birini seversiniz, birine kızarsınız, yaşadığınız bir durum sizi üzer. Fakat son zamanlarda güzel ülkem de olup bitenler karşısında duygularımızın ifade bulabileceği bir muhatap bulmak çok zor. Herkes birilerine ya da birşeye öfkeli fakat tam olarak neden ve neye karşı öfkeli olması gerektiği konusunda tam anlamıyla muhatap bulmakta bile zorlanmakta. Dün sevdiği bir topluluğun içinde yer almaktan gurur duyan bir genç, bir sonraki gün kendisini ait hissettiği diğer bir topluluk tarafından dışlanabiliyor ve hızla etiketlenebiliyor. "Şuncu, buncu"diyerek taraflar oluşturulup, yalan yanlış, yarı doğru ne varsa ortaya atılıyor. Kimse kimseyi tam olarak dinlemiyor ve anlamıyor, herkes herşeye kendi yorumunu katıyor. Babil efsanesini aratmıyor ülkemizin gündemine düşen ve son yaşananlar.Gerçekten doğru olanın ne olduğu sorgulanıyor zihinlerimizde. Ne acı...tek doğru bile sorgulanır hale getiriliyor...yoksa zaman kalleşlik zamanı mı oldu? Hani zaman kardeşlik zamanıydı...