0
Soma için anlatabilecek binlerce öykü çıkar elbetde birgün. Bir sürü edebiyatçının kaleminden dinleriz ilerleyen zamanlarda yaşanmış hikayeleri. Hepsi içinde birer hikaye olmakdan öteye geçer, ruhumuzda derin izler bırakır mutlaka. Soğuk, buz gibi günlerde içimizi ışıtan ve sıcacık sarmalayan büyük hikayeleri olur Soma'da çalışan madencilerin... Hiç bir zaman gözümün önünden gitmeyecek olan maden ocağı işcilerinin kömür karası yüzleri. Kömürden gözükmeyecek kadar kararmış yüzlerinden tam da orta yerinden kalplere nüfuz edecek güçde derin ve bir o kadar parıldayan gözleri... Madencilerin kocaman gözleri işte, insan olduğumuzu tekrar ama tekrar nasıl da hatırlatıyor bizlere. Kordan, alevden kararmış yüreklere haykırıyor sanki gözlerinde ki o mahçup ve derin bakışlar. İnsan olmayı merhamet ile yeniden inşa ediyor buz gibi yüreklere. Kurtulanlar yani hayata bi,ryerden tutunabilmiş olanlar büyük bir suç işlemiş gibi yaşıyor hayatı, kurtaramadıkları, geride kalan arkadaşları adına....
Ve Soma diyesim geliyor nedense, belki bir şaire tılsım olur bu sözcük, maden gibi kor kor yakar yüreklerimizi topyekün. Bilmem ne demek gerekir? Bazen ölüm insanın içini buz gibi soğutuverir de, esen rüzgarı bile etkisiz bırakır. Ölüm ayrılık demekdir biz faniler için. Ölüm kaygı ve korku demekdir aynı zamanda. Ölüm gelip de evden birisinin kapısını çaldığında çok yorgun düşer bedenlerimiz. Aynen Somada ölen madencilerin aileleri gibi... tekrar aile olmak, yeniden var olabilmek için mücadele verecek şimdi yürekler el ele. Yaraları sarmak için ve çocukları olası zarar veren durumlardan korumak için.
Ve Soma, bir çok madenciye madenci olmayı öğretecek ansızın yaşananlarla. Madenciler hergün kürek salladıklarında yeniden ve yeniden hatırlayacak birlikde güneşe merhaba dedikleri arkadaşlarını. Derin bir hüzün kaplayacak öncesinde ruhlarını saran, sonrasını güzel günleri hatırlatan hoş anılar canlanacak zihinlerinde. Hayatta kalmış olanlar, ne güzel hayatta kaldım, ailem yanımda diyemeyecek uzunca bir süre. Sonrasında tekrar kabullenecek yaşamayı, hayatta kalmayı. Ölüm ve yaşam arasındaki çizgiyi daha sık anacak belkide madenciler. Suç işlemiş sanki hayatta kalmış olmakla, ve nedense hayatta kalmış olmanın suçluluğunu taşıyacak, kömür yaralarının altında bir de yürek yarası ile ezilecek. Her adım atışında, her yeni güne uyandığında yeniden ve yeniden madenci yürekleri dağlayacak o kapkara kömüre boyanmış yüzünün ardına saklanan gözleri ile.
Ve Soma, duyamadığımız çığlıklara cevap vermeyi yeniden insan olmayı, insan olmaya doğru yeniden dönüşmeyi anlatacak biz ve bizden sonralara. Soma için ağlayacak gözler, gözyaşları gönülden gelecek her defasında. Kömür yüzlü bir madencinin pırlanta rengi gözlerriyle ışıldayacak kömür karası yürekler. Çünkü kömür karası yüreklerin sahipleri merhametsiz, aşksız, mutsuz, kızgın ve sevgisiz.