0
Dünya'ya geldiğimiz ilk an ilk sahne büyük bir önem arzetmektedir. İlk sahne büyüleyici bir atmosferdir insan hayatı için. İlk sahne anne ile kurulan bağın ilk kurulduğu yerdir. Bebek annesi ile temas ettiğinde, karnı doyduğunda, ihtiyaçları giderildiğinde, kendisini güvende hisseder. Güven duygusu bu ihtiyaçların doğru zamanda ve her defasında giderilmesi ile oluşmaya başlar. Zaman içerisinde kişi sosyal iletişim becerisi kazandıkça kendisini rahat ve mutlu ve topluma faydalı bir birey olarak ifade edebilmektedir. Güven ve sevgi eksenli ruhsal yapılanmaya sahip kişiler zaman içerisinde kurdukları diğer ilişkilerine de, edinmiş oldukları donanımlı ruh halini yansıtabilmektedirler. Fakat güven ve sevgi bazlı inşa edilmeyen bireyler de bu durum aksi şekilde çalışmaktadır. Güvensiz ve sevgisiz bir ortama doğmuş bireylerin iç dünyalarında büyük bir kıgınlık ve hayal kırıklığı mevcutdur. Bu hayal kırıklığının varlığı, kişinin hem kendi hayatını hem de yakın çevresindeki hayatını topyekün etkilemektedir. İlişkiye dair yatırım yapılmamakdan ötürü oluşan hayal kırıklığı toplumun büyük bir yüzdelik oranını kapsar niteliktedir.
Güvensiz ve sevgisiz bir ortamda yetişmekden kaynaklanan hayal kırıklığı, insanı ilişki kurmakdan alıkoymaz elbet. Hayal kırıklığı oranının yüksek olması insanı, güvenli ve sağlıklı ilişkiler kurmakdan alıkoyar. Bu yıkımı ruh dünyalarında şiddetli hisseden bireyler, kendilerini normal bireylerin kurmuş olduğu ilişki ağının dışında tutarak güvende hissetmek isterler. Dış dünyaya kapalı ve kendilerini gerçekden anlatmak zorunda olmadıkları veya anlattıklarında kendisi ile yüzleşmek durumunda kalmadığı, ilişki ağları aramaya başlar. Bu kişiler için ilişki kurmaya en uygun olan alan sosyal medya kullanıcılığı ve kendi kendini varetmeye çalışan ilişki biçimleridir. İnsanın kendis ve hayal kırıklıkları ile yüzleşmek zorunda kalmadığı bir alanda var olma çabasıdır aslında sosyal medya içine sıkışan ilişki ağları. Burada yapılan yorumlar, düşünceler ve duygular ne kadar gerçekdir. Ne kadarı gerçekden anlaşılması gerektiği gibi anlaşılabilmektedir. İnsanın olmadığı bir ortamda bir kaç satır kelime bütünlüğü ile anlatılmak istenen duyguların gerçek dünyada karşılık bulması çok zordur.
İlişki denildiğinde insanlar arasında bir hukuk oluşur. Bu hukuk kişilerin bir birlerini anlama, yorumlama, dnleme ve anlatma kısmını esas alır. İlişkide hukuk olması aynı zamanda kişilerin hak ve hürriyetlerinin derecelerini de belirlemektedir. Fakat sosyal medya ağı üzerinden kurulan ilişkiler çok fazla yüzeysel ve duygulardan münezzehdir. Gerçek duygular ve düşünceler yansımamaktadır sosyal meday üzerine. İnsan sosyal ilişki kurma becerisi üzerine kabiliyet kazanmak üzere programlanmış bir varlıkdır. Bu kabiliyetin önüne geçmek veya durdurmaya çalışmak, ruhsal sorunların neticelenmesi ile sonuçlanmaktadır. İnsanı ilişki kurmakdan alıkoyan kişi ve nesneler bir çok sorunun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
ilişki canlı bir organizma gibidir, beslerseniz gelişir, beslemez iseniz aç ve susuz kalır. İnsan nereye giderse gitsin ait olduğu ve sahip olduğu bütün ilişkileri de yanında bir çanta misali taşır. Sosyal medya aracılığı üzerinden oluşturulan ilşkilerin hiç birisi, gerçek öfkemizi, korkumuzu ve mutluluğum yansıtamamaktadır. Gerçek ve gerçeklik üzerine kurulaniişkilerde ise birey kendi ilşkisine ait bütün sorumlulukları taşıyabilmektedir. Sosyal medya üzerinden kurulan ilişkilerde ise hayal kırıklıklarının yansımaları hakimdir. Sosyal medya günümüzde çok fazla kullanılmakda ve hayal kırıklı yaşayan büyük bir kesimin sosyal iletişim becerisi kurmasına engel olmaktadır.