'Barışçıl' bozguncular...
CSK, İdlib'de katliama hazırlanırken YSK (Yurtta Sulh Konseyi) de Türkiye'de kaos peşinde...
'Cihanda Sulh Konseyi'nin Millî Birlik Komitesi, ( hücresi) 57 Yıl önce bugün (17 Eylül 1961) Başbakan Adnan Menderes'i, Polatkan'ı ve Zorlu'yu asarak katletti.
'Cihanda Sulh Konseyi' Küresel ölçekte örgütler: Siyonist İsrail ve onun tetikçileri; ABD, Rusya, NATO, BMGK, IMF, Kredi derecelendirme kuruluşları, uluslararası çapta insan hakları, sivil toplum örgütlenmeleri ve legal görünümlü illegal yapılar...
Yerel ve bölgesel ölçekte kuruluşlar da Yurtta Sulh Konseyi benzeri örgütler. Bunların hücreleri: komite, konsey, dernek, sendika, meslek ve parti adında örgütlenmelerdir: İttihat - Terakki, Millî Birlik Komitesi, Millî Güvenlik Konseyi, Batı Çalışma Grubu (Bunun Doğu, Kuzey, Güney Grupları da olabilir.) ve Yurtta Sulh Konseyi...
Yurtta Sulh Konseyi'nin bileşenleri arasında PKK, FETÖ, DEAŞ vb. illegal yapılar olduğu gibi, legal görünümlü Kemalist, cemaat / tarikat adı altında yapılar da var. Bunların; Hocası, Papazı, Hahamı, ateisti de var, Şeyhi de var, Pezevenği de Fahişesi de anlı şanlı siyasileri de akademisyenleri de var. Her meşrepten, karakterden müntesipleri var. Her kılıkta, 'tedbir yapıyorlar.'
17 Eylül 1961'de Başbakan Adnan Menderes'i asıp yan odada eğlenenlerin, darbeyi '27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı' ilan edip 18 yıl boyunca kutlayanların, bugün 'Biz yapmadık' demeleri pişmanlıklarından değil; hinliklerinden.
Sermayeleri; yalan, iftira...
II. Abdülhamit'e, Menderes'e, Özal'a ve Erdoğan'a 'diktatör' iftirasını attılar.
Gezi ve 15 Temmuz öncesinde de aynı mavalları okudular.
Devam ediyorlar...
Cihanda Sulh Konseyi, İdlib'de katliama hazırlanırken Yurtta Sulh Konseyi Bileşenleri de hemen içte hareketlendiler; döviz kuru'nu, şapı, şarbonu, mültecileri ve ekonomiyi bahane ederek devletin yöneticilerine, milletin temsilcilerine galiz küfürlerle saldırıp halkı isyana çağırıyor.
Tesadüf mü?
Gezi darbe girişiminin hemen öncesinde Türkiye, IMF'ye olan borcunu kapatmıştı. 11 Mayıs 2013'te FETÖ bağlantılı savcının istihbarî bilgiyi saklaması sonucunda Reyhanlı'da iki bombalı saldırıda 53 vatandaşı şehit ettiler. Yurtta Sulh Konseyi Bileşenleri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bu saldırının faili ( katili ) gösterdiler, halkı mülteciler üzerine kışkırttılar. 20 gün sonra başlayan Gezi kalkışmasında Cihanda Sulh Konseyi'nin medya yapılanmaları canlı yayına geçmişler, Yurtta Sulh Konseyi Bileşenlerinden malum zevat da halkı her yerde 'direnişe' çağırmıştı. (Bu katliamın faillerinden Lazkiye'de Esed'in besleyip koruduğu Yusuf Nazik'i MİT bir operasyonla yakaladı ve Türkiye'ye getirdi. O gün Başbakanı katil ilan eden terör yalakaları, bugün pek suskunlar.)
1 Kasım 2015 seçimleri öncesi Gar katliamı, seçim sonrasında çukur - hendek terörü darbenin şartlarını oluşturmak içindi.
15 Temmuz'un hemen öncesinde de Ankara'da 17 Şubatta Merasim sokakta ve 13 Martta Kızılay'da otobüs durağında patlamalar, Rıza Sarraf üzerinden ABD'nin Halk Bankasına saldırısı, Barack Obama'nın Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik 'diktatör' demesi, hendek ve çukur eylemlerinde Türkiye'nin terörle mücadelede orantısız güç kullandığı çıkışı, 28 Haziranda Atatürk Havalimanına Rus uyruklu teröristlerin saldırması,16 gün sonra (15 Temmuz) işgal girişimi; Konsey planlamasıdır.
Obama'nın söylemiyle Yurtta Sulh Konseyi'nin darbe bildirisindeki: "Devletimiz; .... evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı otokrasi ile yönetilen bir ülke haline getirilmiştir" söylemi aynı kalemden çıkmış, aynı zihniyetin ürünüdür.
15 Temmuz'da katliamı, koltuğuna kaykılıp kahvesini yudumlayarak seyreden zevat, bugün de İdlib'i seyrediyor, Cumhurbaşkanı'na küfretmeye devam ediyor, halkı isyana çağırıyor, Esed'le el sıkışılmasını istiyor.
CSK, İdlib'de YSK, Türkiye'de...