Araştırmalarımla ilgili '5816' sayılı kanun nedeniyle, bir asır önce vuku bulmuş olaylarla ilgili fikirlerimi açıkça beyan edemeyeceğim, sadece kaynakları ve belgeleri belirteceğim. Yani bu yazıma daha başlamadan fikir beyan etme özgürlüğüm kısıtlıdır!
'Kudüs ve Mescid-i Aksa için Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Avrupa'ya rest çektiği ortaya çıktı.' Başlıklı haberler, sosyal medya paylaşımları gerçeği yansıtmamaktadır.
Cumhurbaşkanı Atatürk, 1937 yazında Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmada güya "Peygamber'in son arzusunu, yani mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin'in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar, bugün Allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz" demiş.
Belge gerçek ama: ...Meseleyi uzatmadan, kısaca ifade edeyim: Belge, yani Şükrü Kaya'nın (dönemin İçişleri Bakını) yazısı gerçek ama içerisinde geçen ve Atatürk'e ait olduğu iddia edilen ifadeler yalandır! Atatürk'ün böyle bir demeci yoktur, Meclis'te bu şekilde bir konuşma yapmadığı zabıtlardan da bellidir; iddia edildiği tarihte Meclis tatildedir, üstelik 1937'de "Hakimiyet-i Milliye" adında bir gazete de mevcut değildir, ismi 1934'te "Ulus" olmuştur! (11.12.2017 Murat Bardakçı –Habertürk)
Düşman Ordusu, 19 Eylül 1918'de Nablus güneyinde batıdan-doğuya doğru 8, 7 ve 4. Orduların savundukları mevzilere karşı büyük bir taarruz harekatı başlatmıştır. M. Kemal'in başında bulunduğu 7. Ordunun kabul edilemez bir şekilde 8. ve 4. Ordulara haber vermeden ani bir surette geri çekilmesi, 8. ve 4. Orduların imhasına sebep olmuştur. Neticede Nablus Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu çatışmalarda; Mareşal Liman Von Sanders'in Yıldırım Ordular Grubu bozguna uğramış, Cevat Paşa'nın 8. Ordusuyla kuruluşundaki Albay Refet'in (Bele) 22.Kolordusu imha olmuş, M. Kemal'in 7.Ordusuyla kuruluşundaki Ali Fuat Paşa'nın (Cebesoy) 20.Kolordusu ve Albay İsmet (İnönü)'in 3.Kolordusu ağır zayiat vermiştir. (Nablus Meydan Muharebesi, 19-21 Eylül 1918. Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, cilt 4, Klasör 2, Sina-Filistin Cephesi, Kroki 55.)
M. Kemal, 1 Ekim 1918'de Şam'ın düşmanın eline geçmesinden sonra, Şam-Rayak (Riyak) hattında savunmanın devam edemeyeceğini değerlendirerek, birliklerine Halep istikametinde çekilme emri verirken, Mareşal Liman Von Sanders ise bulunulan mevzilerde savunmaya devam edilmesini bildirir. (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Atatürk'ün Doğumundan Ölümüne Kadar, Pozitif Yayınları, İstanbul 2004, sayfa 121.) Ancak M. Kemal, Liman Von Sanders'in verdiği emrin altına: "Gördüm. Benim emrimden başka türlü hareket etmek mümkün değildir" şeklinde not yazmıştır. (Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, cilt 1, 4. baskı, Burçak Yayınevi, İstanbul 1968, sayfa 29.)
Yani M. Kemal komutanın emrini dinlememiştir…
Kendi kafasına göre hareket eden M. Kemal, 5 Ekim 1918'de Halep'e gelmiş Necati Çankaya, Atatürk'ün Hayatı, Konuşmaları ve Yurt Gezileri, Tifduruk Matbaası, Ankara 1995, sayfa 22. 7 Ekim 1918'de İstanbul'daki bir arkadaşına barıştan başka yapılacak bir şey kalmadığını bildirmiştir. Murat Bardakçı, M. Kemal'in Kaleminden: Orta Doğu'yu nasıl kaybettik?, Hürriyet gazetesi, 12 Ocak 2003, sayfa 18. Ekim sonuna doğru Karargahını tren istasyonunun iki kilometre kadar kuzeyinde bulunan tepeye almış ve Halep şehrini boşaltmıştır. (Ayfer Özçelik, Ali Fuat Cebesoy Hayatı ve Faaliyetleri, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1989, sayfa 119.)
M. Kemal'in Filistin cephesinden ağır zayiat verip Şam'a (Riyak), Şam'dan Halep'e ve nihayet Halep'ten de kaçması takriben "40 gün" gibi kısa bir süreçte olmuştur.
Bu süreci General Allenby'nin yazdıklarından okuyalım…
General Allenby 7. ve 8. Orduların (7. Ordu M. Kemal'in Ordusu) çekilme yollarını süvari birlikleriyle tıkayarak her iki Orduyu da büyük ölçüde imha veya esir ettiğini savaş raporuna yazmıştır.
İşte General Allenby'nin 19-20 Eylül günleriyle ilgili yazdıkları:
"36 saat zarfında 8. Ordu'nun büyük kısmı mağlup edildi. 7. Ordu kıtaları da Samariye tepelerinden geri çekilmeye zorlandı. Piyadelerimiz geri çekilen düşmanı süratle takip ederek süvari kıtalarımızın arasına sürdü. Bunun sonucunda 7. ve 8. Türk orduları `bütün silah ve malzemeleriyle´ elimize düştü."
Allenby 24 Eylül'de `kalan son birliklerin de esir alınarak´ her iki ordunun varlığına son verildiğini yazıyor. Toplam `57 bin esir´ alınmış, bunların 5 bin 500'ü subaymış. Raporda 360 top ve üç Türk ordusunun (4., 7. ve 8. orduların) silah ve malzemelerinin ele geçirildiği de belirtiliyor. (General Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti. Aktaran: Mustafa Armağan)
İngiliz Ordusu Komutanı General Allenby, Şam'a kadar olan Türk Ordusunun harekatını da şöyle anlatmaktadır:
"Eylül'ün 26. günü, Şam'a doğru ileri harekete geçildiği zaman, 45.000 Türk ve Alman Şam'da veya Şam'a doğru çekilme halinde bulunuyordu. Bütün düşman birlikleri intizamlarını (düzgün dizilme) kaybetmekle beraber, kendilerine vakit kazandırıldığı takdirde ileri hareketimizi geciktirecek bir kuvvet meydana getirebilirlerdi. Fakat 4.Ordunun geri kalan kısmının imhasıyla, 20.000 kişinin esir alınması, buna imkan bırakmadı. Filistin ve Suriye'deki Türk Ordularının, 4.000'i silahlı olmak üzere 17.000'i bulan bakiyesi (geriye kalanı) her türlü teşkilattan, nakil (ulaştırma) vasıtalarından, hatta savunma için bile olsa, faaliyette bulunmaya elverişli her çeşit malzemeden yoksun bir insan kalabalığı halinde, kuzeye doğru kaçmaktaydı…" (Sabahattin Selek, İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi Yayınevi, Ankara 1985, cilt 1, sayfa 27.)
19 Eylül 1918'den 26 Ekim 1918 tarihine kadar geçen ve takriben '40 gün' devam eden geri çekilme süresince verilen zayiat…
19 Eylül 1918'de başlayan Nablus Meydan Muharebesi'nden itibaren, 26 Ekim 1918'de Halep kuzeyinde Katma'da yapılan son muharebeye kadar geçen ve takriben `40 gün´ devam eden geri çekilme süresince, Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığının: `75.000 esir, 360 top, 800'den fazla makineli tüfek, 200 kamyon, 44 otomobil, 89 lokomotif, 468 yük ve yolcu vagonu´ zayiatı olmuştur. (Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, İstanbul, Burçak Yayınevi, 1968 cilt 1, sayfa 31.)
Bir 'geri çekilme' sürecinde bu kadar zayiat verilir mi?
Birinci Cihan Harbi'nde esir düşenlerin sayısı 202 bin kadardır. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, en çok esiri, 75 bin kişiyle M. Kemal Paşa'nın kumanda ettiği Filistin cephesinde verdiğimizi yazmaktadır. (Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı'nın Çöküşü, Timaş Yayınları, İstanbul 2014, sayfa 76.)
Bu gelişmelere oldukça kızan Harbiye Nazırı Enver Paşa, Fevzi Paşa'ya "M. Kemal Paşa ordusunu bırakıp kaçmış, hemen kurşuna dizilmesi için emir vereceğim" (Murat Sertoğlu, Mareşal Çakmak'ın Hatıraları, Hürriyet Gazetesi, sayfa 3, 11 Nisan 1975) demiş ise de kısa bir süre sonra mütarekeye (Mondros) karar verildiğinden Enver Paşa ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı. (Dr. Hasan Gümüşoğlu, İntikalinden Ilgasına Osmanlı'da Hilafet, Kayıhan Yayınları, İstanbul 2011, sayfa 260.)
M. Kemal bu hezimetten sonra İngilizlerle barış yapmak istemektedir.
11-13 Ekim 1918'de Halep'ten Sultan Vahdettin'e çektiği "çok gizli" telgrafta şöyle diyordu padişahın yaveri Naci (Eldeniz) Bey adına gönderdiği telgrafta:
"Müttefiklerle olmadığı takdirde (İngilizlerle) ayrı olarak ve mutlaka barışı sağlamak lazımdır ve bunun için kaybedilecek bir an bile kalmamıştır." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 2, İstanbul 2003, Kaynak Yayınları, sayfa 232.)
7 düvel yoktu… O cephede sadece İngiliz birlikleri vardı.
Liman Von Sanders Paşa Alman olduğu halde altı buçuk ay nasıl dayanmış?
Yine de tek kurşun atmadan kaçmış demek yanlış olur…
O günlerde, İslam'ın ilk kıblesi olan Kudüs'ü, bir Amerikan hastanesinden alınan yatak çarşafından yapılmış beyaz bir bayrak ile ilk rastlanan iki İngiliz aşçı çavuşa teslim etmiştik! Gereğini yapmayanlar, hainlik yapanlar Allah katına veballeri ile gittiler.
Bugün de İsrail'in zulmüne ve dünyanın insafsız sessizliğine karşı, Filistin sınav kağıdı bizim önümüzde…