Sanat ve hayat arasında kompleks bir lişki vardır. Mitleri, büyüleri, dinleri, ritüelleri anlatan sanat, her zaman insanın kutsal denilen insani duygunun bir ifade biçimidir. Sanat, insanın   kendisini enginlik ve özgürlük içinde doğanın uçsuz bucaksızlığında tecrübe etmesidir. Sanat, kendini duyma, düşleme ve duygulanma tecrübesi demek olan kutsal tecrübesini müzikle, resimle, heykelle, şiirle, mitolojiyle ve masalla ifade etmiştir. Sanat sayesinde insanın kutsal tecrübesi, insanın üzerinde büyüleyici bir etkiye sahip olmuştur. Sanat, insanın kendisini ve doğayı sahici anlamda hakikat olarak tecrübe etmesine, insani ve doğal hakikatin sanat ürünleri yoluyla   insanlığa aktarılmasına imkan sağlamaktadır. Sanatın kaynağı, bilimdir, felsefedir, maneviyattır, tutkudur, özgürlüktür. Kendinde ve doğada iyiyi, güzeli ve hakikati arayan insan, derinliğine bir sanat tecrübesine sahip olabilir. Sanat duygusu, düşüncesi ve duyarlılığı gelişmemiş kişilerin, ahlakları, bilimleri ve inançları, kaba, katı ve karartı olmanın ötesine geçememektedir.

Sanatsal bir zihniyet ve kişilik, doğmatik, geleneksel, kalıpsal ve klişe zihniyetlerden çok farklıdır. Sanatsal zihniyet, yanılgılara, yalanlara ve yapaylıklara gerçek diye tapmayı zorunlu kılmadığı gibi, bütün sahte gerçekliklerin ötesine geçmeyi ve onlardan özgürleşmeyi gerektirmektedir. İnsanın, doğa içinde kendi hakikatini araması, kendini otantik varlık olarak inşa etmesi için hayatı coşkulu bir macera olarak yaşaması, sanatsal zihniyetin bir özelliğidir. Sanat, hayatın yorumu ve tecrübesidir. Şiir, tiyatro, edebiyat, resim, heykel, hayatın açıklamalarıdır. Hayatı, şiirle ve müzikle açıklamak mümkündür.  Şiir ve müzik, ruhumuzu teskin ve teselli etmektedir. Şiir, müzik, resim ve edebiyat olmadan hayatın sürdürülebilirliği çok zordur. Hayatı şiirle ve müzikle yorumlayanlar ve yaşayanlar, hayatı dolu dolu yaşamanın yolunu keşfedebilirler. Doğmalar, kalıblar, kilişeler, ideolojiler ve   yanılsamalar, hayatı açıklama ve yaşama biçimi değildirler. Hayatın formu ve muhtevası, şiirle, müzikle, resimle, tiyatroyla, edebiyatla, resimle doldurulmalıdır. Sanat olmadan, bütün inançlarımız, kalıblarımız, ahlakımız, kimliklerimiz ve geleneklerimiz, hayatı darlaştıran, dağıtan ve donduran yüklere dönüşmektedirler.

İnsan, kendisinin ürettiği kaynakları kendi üstünde ve ötesinde insan dışı olarak görerek onları mutlak referanslar haline getirme saplantısına mahkum değildir. Sanat, insanın kendisinin ve doğanın derinliklerini sahici ve içkin bir bakış açısıyla kavrama ve yaşama imkanını insana vermektedir. Sanat, maneviyattır. Günlük hayatın rutin ve sıradan akışının ötesinde derin duygularımızı, düşlerimizi ve ruhumuzu ifade etme, devam ettirme ve yaşama alanı, sanattır. Bir müzeyi, bir sergiyi ziyaret ettiğimizde içimiz maneviyatla, duyguyla, duyarlılıkla ve düşle dolmaktadır. Sanat, yeryüzünde dünyayı ve doğayı maneviyat olarak yaşamamızın tecrübesidir. Sanat sayesinde düşlerimiz, düşüncelerimiz ve duygularımız, gerçekçi, anlamlı ve amaçlı dünyalara kavuşmaktadır.

Sanat ve hayatı birbiriyle bütünleştirmek, çetin bir iştir. Sanat ve hayat birbirine entegre edilebildikçe yaşama sanatı denilen durum gerçekleşmektedir. Sanat, sanatsal objeler yaratmaktan ibaret değildir. Sanat, bireyin hayatı yaşaması, yaratması ve   yenilemesi için yaratıcı duyguyla, duyarlılıkla, düşünmeyle ve düşle faaliyet içinde olması demektir.

Sanat, kendimizi ve doğayı yaşamak için sahici bir imkandır. Aklımızı, düşüncemizi, ilişkilerimizi, coşkumuzu ve tutkumuzu öldürmeyen sanat, hayat yanlısı bir yöne ve yönelime kaynaklık etmektedir. İnsanları kamplaştırmayan ve çatıştırmayan, insanlar arasında nefrete, kine ve ayırımcılığa dayalı ayırımlar koymayan sanat barışa, çoğulculuğa, hukuka ve özgürlüğe dayalı birarada yaşamanın rafine bir yoludur. Sanat varsa, hayata yol ve imkan vardır.