0
Mustafa ÇEVİK
@mustafacevikMC
Sekülarizm Orta Çağ din merkezli yaşam tarzına karşı ortaya çıkmış tepkisel bir yaşam tarzıdır.
Orta Çağ avrupasında kilisenin neredeyse mutlak egemenliği vardı ve ekonomiden, bilime, sanattan özel hayata yaşamın her alanı kilise babalarının oluşturduğu anlayış ile anlamlandırılıyordu.
Hıristiyanlık dünyasının oluşturduğu baskıcı kilise tanrı anlayışının yaşamın her alanını kontrol etmesine yapılan itiraz insanı merkeze alan hümanizm olmuştur.
Hümanizmin hayatı anlamlandırması için kullandığı iki enstrüman vardı: Bilim ve Akıl. Bilim ve akıl/rasyonalite ahlakta, devlet yönetiminde, hukukta, sanatta ve bütün yaşam alanına uyarlanmak isteniyordu.
Çetin mücadeleden ve yoğun çatışmalardan sonra hümanizmin ve aydınlanmanın başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
En azından Avrupa'da büyük oranda bu baskıyı oluşturan Katolik kilisesinin dışlanmasını ve otoritesinin söz konusu alanların çoğunda zayıflatılmasını başardığını söyleyebiliriz.
Seküler yani din dışı yaşam tarzı diyebileceğimiz bu yeni anlayışın her alanda etkili olan bir düşünceye dönüştüğünü görüyoruz.
Artık dini sosyal hukuksal ve siyasal alandan uzaklaştırmak ve bu alanlarda "aklın ve bilimin" öncülüğünde karar almak, bilimi hayatın her alanında "hakiki mürşit" (esas yol gösterici) kabul etmek bir seçenek değil bir zorunluluk gibi algılanmıştır.
Modernizmin gün geçtikçe üretilen ve hızlandırılan yeni iletişim araçlarıyla bu anlayış bir dayatma halini almıştır.
Kilise babalarının yaşamı dar eden 'din' anlayışı "orta çağ karanlığı" üslubuyla aşağılanarak bütün dinlerin ilkel yaşam tarzlarının birer şubesi gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.
Bu durum modernist zihniyetin bütün dünyaya oynadığı bir oyundur. Çünkü sözü edilen orta çağ karanlığı zaten bir çok dinin, söz gelişi İslam'ın, karşı çıktığı bir düzen olmasına rağmen aynı silah ile İslam da, hatta özellikle İslam, gelişmenin ve ilerlemenin önündeki engel olarak görülmüştür.
İnsanlar genelde bir düşüncenin kendi düşüncesine yakın kısmını görmek yerine onu toptan yok edip kendi düşüncesini ve sistemini kurmayı daha çok tercih ederler. Oysa aydınlanma ve hümanizm yoluyla ortaya koyulan sekülarizm var olan dinlerin iyi taraflarını alabilirdi.
Ama onun yerine var olan dini yok edip dinin oluşturduğu boşluğa yerleşen yeni bir din olmak istemiştir. Sekülarizmin bu yolla elde ettiği yeni bir otoritesi ve bu otoriteyi baskıya dönüştüren dogmatik araçları vardır.
Nasıl ki Orta Çağ kilisesi yeni bir söylemin ortaya çıkmasına izin vermek istemediyse bu gün de sekülarizm çok farklı alanlarda geliştirdiği dogmatik ve baskıcı araçlarla karşı yeni bir düşüncenin yeşermesine izin vermemektedir.
Bu minvalden bakınca aslında sekülarizmin de mücadele ettiği Katolik kilisesinin teoloji politiğinin yerine geçtiğini söylemek mümkündür.
Olay aslında dini fanatizme karşı mücadeleden çıkmış "dine" karşı "yeni din" durumunu almıştır bu gün itibariyle.