0

Kim ne yazmış, ne söylemiş, televizyonun hangi kanalında ne konuşuluyor derken, nihayet beklenen gün geldi.

Bugün, ülkemizde bir sistem değişikliğini oylayacağız. Kampanya sürecinde taraflar, eteğindeki taşları döktü. Her zamanki gibi oldukça renkli günler yaşadık.

Kah güldük, kah sinirlendik, yazdık-çizdik, söyleştik ve şimdi de hep birlikte demokratik hakkımızı kullanacağız.

Enteresanbir halktır, bizim halkımız. Çabuk parlar, çabuk söneriz. Duygularımız kararlarımızda daha etkilidir. Ayrıca sosyal medyadaki celallenmeler, reel hayatta o kadar kolay tercih edilmez.

Farklı görüşteki esnaf, oturur çayını içer, tavlasını oynar ve şakalaşır. Her seçimde kampanya dönemi ne kadar sert olursa olsun, seçim günleri münferit küçük olaylar dışında bayram havasında geçer.

Birkaç kezsandıklarda görev almıştım ve oradaki ortamı da yakından izleme şansım oldu. Genellikle, insanlar birbirine karşı saygılı, sakin ve hatta keyifli sohbetler bile ediliyor, arkadaşlıklar kuruluyor.

Bu görüntüler, yerleşik bir seçme-seçilme alışkanlığımızın olduğunu ve demokratik kültürümüzde önemli bir aşama kaydettiğimizi gösteriyor. Genellikle seçime katılma oranımız da birçok ülkeden oldukça yüksek.

Bir kötü tarafımız var; bazen yaşadıklarımızı çabuk unutabiliyor ve sanıyoruz ki şu an, her şey çok korkunç, kötü ve dünyanın sonu adeta! Bu "çok kutuplaştık" lafı, klişe bir biçimde dolaşıyor.

Dersiniz, sol-sağ davası yaşanmamış, kahveler taranmamış, sabah evden çıkarken, akşama dönülür mü dönülmez mi diyeaileler vedalaşmamış. Bir dönem, gazeteler, "kıyma yapılan öğrenciler" manşeti atacak kadar şirazeden çıkmamış; hatta "411 El'in kaosa kalkması" da M.Ö'de kalmış!

Aklımın erdiği tüm seçimler de, referandumlar da hep böyle heyecanlı, sert tartışmalarla geçmiştir. En sakin geçen referandum, Cumhurbaşkanının seçimle iş başına gelmesiyle ilgili olandı.

Belki konuşmamız gereken, neden bu kadar politize olduğumuzdur. Karşılıklı bir güven sorunu mu yaşıyoruz? Bu güven sorununun bir arka planı mı var? Bahsedilen kutuplaşmanın tarihi nedir, geçmiş ve şimdiki koşuları nasıldı?

Sorunsuz bir dünya yok ancak kültürden kültüre, bunlara bakış ve çözüm seçenekleri var. Şimdilik ortak noktada buluştuğumuz bir demokrasi var ve bildiğim kadarıyla daha iyisi yok.

O halde; demokrasinin kurallarına göre oynamaktan başka şansımız yok. Hepimizin, fikren kendini yakın bulduğu parti veya oluşumlar var. Bunlar, projelerini ve yapmak istediklerini ortaya koyar; biz de gider oylarız.

Bu kadar basitse, neden adeta her seferinde çılgına dönüyoruz? İşte bu noktada, sosyolog ve sosyal psikologlar, kapsamlı bir çalışma yapmalı ve en azından son 150 yıllık yaşadıklarımızın, bizde açtığı yaralara derman olacak reçeteler üretmeli.

Elbette; matematik gibi değil sosyal bilimler ve 2 artı 2,4 etmiyor. Ancak, ne var ki, fikir ve çözüm üretecek, dalında uzman insanlarımızın büyük kısmı da bu "deliliğe" ortak olmayı seçiyor. Hatta maalesef, körüklüyorlar.

Siyasi bir yerde konumlanıp, bir türlü tanıyamadıkları kendi toplumuna, kültürüne yabancı kalmayı da, önemli bir ayrıcalık sanarak, olmadık sığ analizlerle günü kurtarmayı seçiyorlar. Adeta; elitizmin baş döndüren egosuna tutsak oluyorlar!

Aslında, kibirlerinin arkasında müthiş bir eziklik ve kompleks olduğunu anlamak hiç zor değil. Batılı olmak, onlar gibi bakmak, onların oryantalist bakışıyla kendi insanını hakir görmekle sınıf atladıklarını sanıyorlar.

Aydını ayrı dert, muhalefeti de, her şeye karşı olmaktan başka hiçbir alternatif üretemeyince, hocası, hukukçusu, askeri, polisi ve memuru, siyasete gereğinden fazla angaje oluyor.

Belki de artık bir yerden başlanmalı ve herkes kendi alanında bu ülkeye katkı sağlamak için bir şeyler üretmeyi, cari siyasetin polemiklerine tercih etmeli.

Herkesin, kendi alanında bir ideal için çaba harcamasının yaratacağı sinerjiyi düşünelim. Bu öncelikle kendimize ve yakın çevremize faydalı olacaktır.

Evet bugün, önemli bir dönemeçteyiz.

Ya mevcut sistemle yürüyeceğiz ya da yeni sistemle.

Her iki durumda da 2019'a kadar değişmeyen şey, bu Hükümet'in iş başında olması..

Her iki durumda da alınacak dersler ve yapılması gereken ödevler olacak.

Büyük bir ülkemiz, genç dinamik nüfusumuz ve çözüm için bekleyen sorunlarımız var.

Umarım, bu tercih gününü de huzur içinde ve karşılıklı saygıyla noktalarız.

Referandum sonucu, ülkemize hayırlı ve uğurlu olsun.