Ey seküler cumhuriyetçiler, ey Atatürk’ün “muhafızı” diye göğsünü gere gere dolaşan jakoben faşistler, ey feminist kadın dernekleri, ey Çağdaş Yaşam’cılar, ey sosyalist Kemalist akademisyenler!

Ağzınızdan bal damlayan o koca koca laflarınız nerede kaldı? İnsan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, demokrasi, çağdaşlık, uygarlık… Hepsi mi yalan? Hepsi mi boş laf salatası? Gazze’de 100 bine yakın insan katledildi, bunların % 80’i kadın, çocuk! 20 bine yakın çocuk toprağa gömüldü, doğururken bombalar altında kaldı anneler, yetim kaldı binlerce kız çocuğu.

Siz neredeydiniz ulan? Sesiniz çıkmadı, bir tır dolusu yardımınız yok, bir defter-kalem bağışınız yok! Hadi ses çıkarmadınız, ey çağdaş yaşam dernekleri, hani kız çocuklarını “medeni” yetiştirecektiniz? Alın size Gazze’de binlerce yetim kız çocuğu, alın da iki defter, iki kalem, bir silgi verin! Çok mu ağır geliyor? Çok mu zor?

Geçen hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze’ye yardım için sivil toplum kuruluşlarını topladı. Toplantı kamuya açıktı, fotoğraflar basına yansıdı. Baktım o karelere, yüreğim kanadı! Bakanın masasında oturanların tamamı dindar, muhafazakâr kesimden. Sakallar, sade kıyafetler… Sıradan, alın teriyle yaşayan insanlar. Aralarında İHH var, Sadakataşı Derneği var, İDDEF var, Beşir var.

Peki sekülerlerden kim var? Sıfır! Tek bir laik dernek, tek bir Kemalist vakıf, tek bir feminist örgüt yok! Hani nerede o “Atatürk Cumhuriyeti’nin muhafızı” diye bağıranlar? Gazze’de çocuklar ölürken, kadınlar enkaz altında inlerken, siz neredeydiniz?

Aynı manzara 6 Şubat depreminde de önümüze serildi. Hatay’dan Diyarbakır’a, Maraş’tan Adıyaman’a… Her yerde dindar dernekler, muhafazakâr vakıflar! Çadır kuruyorlar, yemek dağıtıyorlar, konteyner dikiyorlar, çocuklara okul çadırı açıyorlar, psikolog getirip yaraları sarıyorlar. Köylere kadar ulaşıyorlar! Peki sekülerler? Yok!

İzmir’den bir sosyalist-Kemalist akademisyen anlatmıştı, yüreğim parçalandı:

“Biz CHP il örgütü, Çağdaş Yaşam, Atatürkçü Düşünce, feminist dernekler bir araya geldik. Bir hafta uğraştık, zorla bir tır malzeme topladık. Adıyaman’a gittik, baktım şehir dindarların elinde! Biz utandık kendimizden!”

Ey sekülerler! Siz ne zaman insanlıktan çıktınız? Ne zaman bu kadar vicdansız, bu kadar ikiyüzlü oldunuz? Ağzınızda “kadın hakları” var, “çocuk hakları” var ama Gazze’de çocuklar katledilirken, depremde insanlar enkaz altında inlerken sesiniz çıkmıyor! Hadi ses çıkarmadınız, ey Çağdaş Yaşam Derneği, Gazze’den 100 tane yetim kız çocuğunun defter-kalem masrafını üstlenmek size ağır mı geldi? İki kalem, bir silgi, bir defter… Bu mu sizin “çağdaşlık” yükünüz?

Depremde de aynısı! Dindarlar gece gündüz koştu. Çadır kurdu, yemek pişirdi, çocuk okuttu, psikolog getirdi. Siz? Bir tır malzeme için bir hafta debelenip utanarak geldiniz! O akademisyen “kendimden utandım” dedi, ya siz? Utanma duygunuz bile mi köreldi?

Ey feminist kadınlar, Gazze’de kadınlar doğum yaparken bombalar altında kaldı, sakat kaldı, yetim kaldı! Siz neredeydiniz? Bir tweet atmak mıydı sizin “kadın hakları” mücadeleniz? Bir panel düzenlemek mi? Gazze’deki o annelere, o yetim kızlara bir elbise, bir battaniye, bir mama göndermek miydi sizin için “imkânsız”? Ey laik cumhuriyetçiler, ey jakoben faşistler, ey sosyalist Kemalistler (ne demekse buu saçmalık)!

İnsanlık sıfatını size biz mi verdik? Biz dindarlar, biz Müslümanlar size “insan” payesi mi bahşettik? Siz konuşan varlıklar mısınız yoksa boş laf makinesi mi? Gazze’de 20 bin çocuk öldü, siz bir defter göndermediniz! Depremde milyonlar evsiz kaldı, siz bir tır zor topladınız! Bu mu sizin “çağdaşlığınız”? Bu mu sizin “insan hakları” anlayışınız?

Yeter ulan! Yeter! Ağlayın şimdi, ağlayın! Çünkü vicdanınız öldü, insanlığınız öldü! Gazze’deki yetim çocuklar, depremdeki enkaz altındaki anneler sizin yüzünüzden bir yardım eli daha bekliyor. Ama o el sizden gelmeyecek, biliyorum. Çünkü siz artık insan değilsiniz. Siz laf ebesisiniz, nutuk ebesisiniz, ikiyüzlü ebesisiniz!