Zaman zaman sokakta yaşayan yaşlı, engelli vs haberlerine rastlayınca şaşırmaktan kendimi alıkoyamıyorum! Özellikle sosyal medya üzerinden bir çığ gibi yayılan bu haberler, aşırı duyar kasan kimilerinin buldukları bahaneyle iktidara saydıran, yardım kampanyası çağrısında bulunan, sistem/AK Parti eleştirisine başlayan vs vs kişilerin hesaplarında uzun süre dolaşımda kalıyor.

Benzer durumun kimi zaman da engelli vatandaşın tekerlekli sandalyeye ulaşamadığı, anne-babasını sırtında taşındığı gibi haberlerle toplum vicdanının harekete geçirilmesine paralel ortaya çıktığını görüyorum.

Oldukça insanı görünen çoğu tepkiye söyleyecek sözümüz olmadığı gibi halkımızın yardım ve merhamet duygularının her daim teyakkuz halinde bulunduğunu görmekten dolayı mutlu da oluyorum.

Bu cümlenin ardından bir ama, lakin türü kelime geleceğini gidişattan anladığınızı varsayıyor ve fakat diyorum; fakat anlamakta güçlük çektiğim bazı detayları da sizlerle sesli düşünmek istiyorum!

Devletin, ihtiyaç sahiplerine yaptığı sosyal yardımlarına ilişkin az da olsa bilgi sahibi olduğum zaman gerçekten hayrete düştüm. Yoksula, dar gelirliye, yetim-dul-yaşlıya, engelliye, anne-babasına, engelli çocuğuna bakana ve bilumum yardıma muhtaç vatandaşa açılan koca ve merhametli bir devlet eli olduğunu görünce mutlu oldum.

Bu kadar güçlü ve geniş bir yardım sistemi içerisinde ihtiyaç sahibi bir insanın sokakta yaşamak zorunda kalması, engellinin taşıma aracına ulaşamaması pek de mümkün görünmüyordu.

Kurulan sosyal yardım ağı bunlara konforlu bir hayat sağlayamasa da sokaklara düşmesini, engellinin taşıma aracına ulaşmasını, yoksulun az da olsa bir maaşa kavuşması anlamına geliyordu.

Peki, hal böyleyse başta sosyal medyada kalplerimizi inciten, vicdanlarımızı sızlatan bu görüntülere nasıl rastlıyorduk?

İşin içerisinde biraz girdiğimizde bizim fırsatçı, devletin malını deniz gören kimi vatandaşlarımızın burada da baş aktör olduklarını görüyoruz.

İhtiyaç sahibi olmadığı halde devlete kendisini ihtiyaç sahibi gibi yansıtan, sırf annesinin dul maaşını alabilmek için artık ahir ömrüne gelmiş anne-babasını resmen boşanmış gösteren, sosyal yardım veren tüm kurumlardan yararlanıp artık çalışmaya dahi ihtiyaç duymayan ne kadar çok insan olduğunu hayretle temaşa ediyoruz!

Birkaç aşevinden yemek alıp beğenmediğini köşedeki çöpe döken, eve ekmeği bedava götürmek için aş evinden yemek alıp atan, ekmeği sofrasına katık eden, üstelik bunu yaparken de "Biz bu yemekleri yemeyiz ki!" diyerek pişkince savunu yapanların şahitlerini dinlemek ne kadar acı verici!

İhtiyaç sahibi olmadığı halde devleti yanıltarak ayda 3 bin TL civarında sosyal yardım alıp evde oturan genç, sağlıklı erkeklerin hikayesi mi dersiniz, annesini boşanmış gösterip aldığı parayla TOKİ'den ev alanları mı…

Hak etmediği halde yardım alanlar, devleti dolandırmayı maharet sananlar, yetimin-öksüzün hakkını vicdanları sızlamadan gasp edenlerin sonra da karşımıza en çok duygu sömürüsü yapan tipler olarak çıkmaları başka bir paradoks!

İçimizdeki vicdan gaspçıları yüzünden sosyal yardımların yerine ulaşmaması sorunuyla birlikte yardımlardan dolayı hazıra konmacı, tembel, iş beğenmeyen bir kitlenin peyda olması da ayrı bir problem! Bizimki kadar ahlak, vicdan, merhamet gibi önemli kavramları kullanıp da bu kadar istismar eden başka bir toplum var mı bilemiyorum…

twitter.com/sabihadogann