Geçmiş yazılarımdan birinde, Türkiye, bizim için ne anlama geliyor ve neyi ifade ediyor? diye sormuş ve şu satırları yazmıştım:

Türkiye; binlerce yılın emeği, birikimi ve alın teri demektir. Uğrunda canından vazgeçmeyi göze alabilenlerin yurdudur.

Verilen onca büyük ve çetin mücadelelerin ve yüzbinlerce şehidin kanıyla inşa ettiği güçlü bir kaledir Türkiye.

Dini ve milli değerlerimizin yaşadığı ve yaşatıldığı, ortak kaderimiz ve kutlu bir mirasın adıdır bu topraklar.

Farklılıkların farklılıklarıyla can bulduğu, cem olduğu, anlam ve huzur bulduğu toprakların adıdır bu topraklar.

Sen, ben ve hep birlikte ‘biz’ olduğumuz, güven içinde yaşadığımız ocaktır topraklar. Anadır ve babadır.

Mazluma umut, kimsesize sığınaktır. İyilik elidir. Yolu dört gözle beklenendir Türkiye…

Hıristiyan tebanın bile, “Kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğleriz” dediği hoşgörünün mirasıdır bu topraklar.

Türk ile Kürd’ün, Arap ile Acem’in, Yunus Emre’lerin, Mevlana ve Hacı Bektaşi’lerin yurdudur Türkiye…

Bugün bu bütünlük ve bu birliktelik kötülük çetesinin tehditiyle karşı karşıyadır; İsrail’in…

Katil, arz-u mevut hayali peşinde coğrafyamızda korkunç katliamlara imza atıyor. Yakıp yıkıyor. Çok büyük tahribata yol açıyor. Peki cesaretini kimden alıyor? Amerika’dan. Batı dünyasından.

Son Suriye saldırısı da gösteriyor ki katil bir yerde durmayacaktır. Ülkelerimiz çok ciddi tehdit altında. Bu kanser hücresi coğrafyamızdan tamamen kesilip atılmadıkça bizlere rahat yüzü yoktur.

Cani, Suriye saldırısıyla, “aylarca sürecek bir savaşa hazırız.” açıklaması yapıyor. Türkiye’ye gözdağı veriyor yani. Tekrar ifade edelim; katilin asıl ve nihayi hedefi Türkiye’dir.

Evet, Siyonist tehlike adım adım yaklaşıyor!

Dürzileri kullanarak etnik ve mezhep savaşlarıyla Suriye’yi bir Irak yapmak istiyor. Bölmek ve gelip Suriye’ye çökmek istiyor.

İsrail, faili olacağı iç karışıklıklarla bataklığa çevirmek istediği Suriye’ye Türkiye’yi çekerek yıpratmak ve oyalamak istiyor

Teslim olan PKK’yı Suriye denkleminde yeniden terör sürecine sokmak istiyor. Toprağa gömülen silahları çıkarttırıp Türkiye’ye karşı kullanmak istiyor.

Terör çetesi İsrail, iç barışımıza kastederek kardeşliğimize kurşun sıkmak ve milletimizi birbirine düşürmek istiyor.

Erdoğan’ın bu konuyla ilgili manifesto niteliğindeki sözlerini hatırlayalım:

“Bugün Türk ile Kürt, aralarında engel olmaksızın tekrar muhabbetle kucaklaşıyor.

Bugün Malazgirt ruhu, bugün Kudüs ittifakı, bugün İstiklal Savaşı’nın nüvesi yeniden şekilleniyor.

Bugün büyük ve güçlü Türkiye’nin şafağı söküyor.

Şimdi oturup konuşacağız.

Silahlarla değil, şiddetle değil, kavga için değil; muhabbet için, kardeşlik için aradaki terör engelini kaldırarak yüz yüze, gönül gönüle, ruberu konuşacağız.”

Peki, bizler yaklaşan bu büyük tehlike karşısında ne yapacağız?

Sayın Erdoğan’ın dediğini yapacağız..

Türk ve Kürt, Arap ve Acem, iktidarı ve muhalefetiyle Çanakkale ruhu etrafında kucaklaşacağız. ‘Sönmeden tüten’ ocağın etrafında saf tutacağız.

Büyük ve güçlü Türkiye için, birlik ve bütünlüğümüzün devamı için bunu mutlaka yapacağız. Evet, bu şart.