0

Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik dönemleri gibi yaşlılık dönemi gelişimin bir parçasıdır. Yaşlılık dönemi 65 yaş üstü olarak kabul edilir. Yaşlanma ile birlikte algılamada azalma, yeteneklerde azalma, dikkatin azalması, düşünme becerisinde yavaşlama gibi belirtiler görülür. Yaşlanan insan için yaşamış olduğu her dönemin önemi büyüktür. Çünkü geçmişte yaşananların vermiş olduğu doyum, dolu dolu geçen günler, aylar ve yıllar, manevi haz ileriye yönelik yapılmış büyük bir yatırımdır. Yaşlılık sürecinde yaşananlar, insanın geçmişinde yaşadıklarının bir sonucudur.

Gelişim sürecinin bir parçası olan yaşlılık sürecinde olan kişiler için üretkenlik yavaşlamaya başlar. Beden gücü, zihinsel üretkenlik azalır. Bu nedenle yaşlılık dönemi içinde yaşayan kişiler, sıklıkla yetersizlik duygusuna kapılabilirler. Mesela bazı aktivitelerin fiziksel güç gerektirmesi karşısında, tepkisiz kalmak çoğunlukla bu döneme mahsustur. Yetişkinlik döneminde rahatlıkla yapılabilen fiziksel eylemler, yaşlılık döneminde yerini zorluklara bırakabilmektedir. Fakat gençlik ve yetişkinlik döneminde spor yapmak, yürüyüş yapmak, yaşlılık döneminin daha rahat geçmesine neden olur. Spora ve vücudun zorlanmasına alışan beden, yaşlılık döneminde de daha rahat eder. Çünkü vücut direnci yüksek olduğu için, güç gerektiren eylemler karşısında daha rahat hareket edilebilir. Zihinsel olarak da aynı durum söz konusudur. Beyni çalıştıran aktivitelere kafa yormak, çok fazla kitap okumak, pozitif düşünme becerisine sahip olmak zihinsel melekelerin kuvvetli kalmasına neden olur. Eskiye ait hatıraların hatırlanması mümkün iken, yakın geçmişte yaşananlar çabucak unutulabilir. Bu kısa süreli hafızanın bilgiyi depolamakta güçlük çekmesi ile alakalıdır. Bu nedenle günlük aktivitelerde unutkanlık çok fazla görülür.

Yalnızlık duygusunun en çok hissedildiği dönem yaşlılık dönemidir. Bu gelişim dönemi arasında olan kişiler sıklıkla yalnızlıklarından şikayet ederler. Yalnızlık düşüncesi ve yalnızlık korkusu çok hakimdir. Fakat aynı zamanda yaşlı bireyler genişleyen aile bireyleri ile bir araya gelmekten çok büyük lezzet alırlar. Gençlerin ve yetişkinlerin yaşamlarına, engin bir bilgelik ve yılların tecrübesi ile katkıda bulunurlar. Bazen de aksine sürekli olumsuz ve eleştirel konuşmalarla, yakın çevrelerinde yaşayan kişiler hakkında söylenip, şikayette bulunabilirler. Kuşaklar arasındaki farklılıktan dolayı sürekli geçmiş zamandaki gençlik halleri ile ve şimdiki zamandaki gençleri mukayese ederler. Bu durum yaşın ilerlemesi ile bazı düşüncelerin daha katılaşması da demektir. Değişen dünya düzenine uyum sağlama becerisi yaşlılar için çok zordur. Belli alışkanlıklarının değişmesine asla müsaade etmeyebilirler.

Yaşlı bireyler kendilerini hayattan soyutlayarak davranır ise daha çok yalnız hissetmelerine neden olur. Buda kendilerini daha huzursuz hissetmelerine neden olabileceği gibi zaman zaman depresyona girmelerine de sebeptir. Yaşlılık sürecinde, çaresiz ve yalnız hissetmek, bedensel olarak yetersizlik düşüncesi depresif duygular yaşatır. Psikolojik olarak yıkım yaşandığı zaman, yaşlılık dönemi daha sağlıksız ve zor geçer.

Yaşlanmaya, hayatın zorlaşması olarak bakmakta bir tür bakış açısıdır. Fakat bütün zorluklarına rağmen bu dönemi huzurla yaşayan, sağlıklı geçiren kişiler toprağa yakın olanlardır. Toprağa yakın olmak demek, hayatın her evresini ve her gününü yaşamak demektir. Sükûnet ile ve huzurla her yeni güne merhaba demektir. Bir takım olumsuz duygulara ve kötü giden hayat şartlarına rağmen hayatın akıp giden bir zaman dilimi olduğunu bilip, her yaşanan olaya buradayım demektir toprağa yakın olmak. Her şeye rağmen hayatın yaşanılası yerlerini görmek ve göstermektir. Böyle olmak ilerleyen yaşlarda olan kişilere çok yakışmaktadır.