Geçtiğimiz günlerde TÜİK’in açıkladığı son veriler, Türkiye’nin nüfus dengesinin yeniden sorgulanması gerektiğini bir kez daha bize gösterdi. 1 Ekim 2025 itibarıyla Türkiye’nin nüfusu 85 milyon 980 bin 654 kişiye ulaştı. Erkek oranı %50,02, kadın oranı %49,98 ile kusursuz bir dengede. Ancak bu denge, genç nüfus üzerinde giderek derinleşen bir sorunu ortaya çıkarıyor. Genç nüfus giderek azalıyor ve Türkiye hızla yaşlanıyor.

Türkiye’nin 1950’deki genç nüfus oranı %20,8 iken, bugün bu oran %14,9 gerilemiş durumda, aslında bu düşüşün ana nedenlerinden biri, yıllar içinde süregelen köyden kente göç olayıdır. Bu düşüş tablolarda sadece bir veri değil; bir ülkenin demografik yapısını, üretim kapasitesini ve geleceğe dair iddiasını etkileyen çok yönlü bir kırılma noktasıdır.

Bugün sanayi kesimine baktığımızda çalışan yerli genç nesil azalmış durumda, Gerçek olan bir şey var, sığınmacı, mülteci ve göçmen çoğu genç bugün sanayide Türkiye’nin iş gücüne katkı sağlamaktadırlar. Türkiye’nin genç profili değişiyor, toplumun yaş ortalaması ise gitgide yükseliyor.

Göçler ve Doğurganlık Gerçeği

Türkiye’de 2024 yılı iç göç açısından hareketli geçti; 2 milyon 682 bin 673 kişi iller arası yer değiştirdi. Yurt dışından ise 314 bin 588 kişi Türkiye’ye göç etti. Bu hareketlilik bir yandan şehirlerin sosyolojik yapısını değiştirirken, diğer yandan da Türkiye’nin global demografik yapısındaki yerini yeniden tanımlıyor.

Göç İdaresi Başkanlığının 2025 verilerine göre; 4 milyon 43 bin 215 yabancı bulunduğu kayıtlara geçti.

Başkan Erdoğan bir konuşmasında; 2024'te evlenme yaşı kadınlar için 25,8'e erkekler için 28,3'e yükseldi. Boşanmaların 3'te biri evliliğin ilk 5 yılı içerisinde meydana geliyor. Toplum olarak bireyselleşiyoruz, yalnızlaşıyoruz ifadelerini kullandı.

ï Genç nüfus azalırsa → üretim, teknoloji, askerî güç çöker

ï Aşırı yaşlanma olursa → sosyal güvenlik sistemi çöker

ï Aşırı göç olursa → toplumsal yapı sarsılır, demografik oranlar değişir.

ï Düşük doğurganlık olursa → gelecek nesil devletin yükünü taşıyamaz

Türkiye’de kaba doğum hızı 2014 yılından bu yana gerilerken, 2018’de nüfus yenilenme seviyesi olan 2,10’un altına indi. 2024’te 1,48 olan toplam doğurganlık ülke için alarm veriyor.

Bu nedenle uzun süredir gençlere ve ailelere, daha geniş aile yapısını teşvik eden çağrılar yapılıyor.
Gençlere yönelik bu “büyük aile” vurgusu sıkça yinelense de doğurganlık oranındaki düşüşün ardında ekonomik sıkıntılardan, yaşam tarzındaki dönüşümlere kadar uzanan güçlü sosyo-kültürel nedenlerin etkili olduğu biliniyor.

Doğurganlıktaki bu hızlı düşüş ve genç nüfustaki daralmaya baktığımızda, geleceğin bize nasıl şekilleneceğine dair güçlü ipuçları veriyor:

Senaryolara göre böyle giderse 2030’da genç nüfusun oranı %14,8,

2060’ta ise bu oran %9,2’ye gerileyecektir.

Tüm senaryoların ortak noktası ise açık: Türkiye artık genç bir ülke değil; gençliğini hızla kaybeden bir ülke.

Türkiye Bir Yol Ayrımında

Genç nüfusun ülkemizde azalması, yalnızca rakamsal bir daralmayı değil; Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel dokusundaki büyük dönüşümüne işaret ediyor. Gençliğin azalması; üretim gücünden teknoloji kapasitesine, sosyal güvenlik dengesinden ulusal rekabet gücüne kadar birçok yapıyı zorlayacak.

Türkiye hâlâ güçlü bir genç nüfusa sahip, ancak bu avantajı hızla eriyor. Eğer bugün,
• Gençleri destekleyen milli politikalar,
• Türk aile yapısını güçlendiren sosyal uygulamalar,
• Göçü yöneten akılcı stratejiler hayata geçirilmezse, gelecekte demografik, yönetilmesi en zor krizlerden biri bizi bekliyor olacak.

Tarihte Roma devletine baktığımızda; Doğurganlığın düşmesi, kırsal nüfusun şehirlere kayması, ekonomik çöküş ve göçlerle nüfus dengesinin bozulması, sonucunda askeri güç zayıfladı ve 476’da Batı Roma yıkıldı.

Ülkeler doğru zamanı kaçırdığında, nüfus piramidindeki bir değişiklik bile yıllarca telafi edilemez. Türkiye bugün bir yol ayrımında: ya genç nüfusun gücünü koruyacak adımlar atacak ya da yaşlanan toplumların karşılaştığı ağır ekonomik ve sosyal yüklerle yüzleşecek.

Gelecek, bugünün alınan kararlarında gizli. Geleceğimizi bu ülkenin gençlerine emanet edeceğiz; Türkiye, bu sessiz alarma karşı gerekli adımları ivedi olarak hayata geçirmelidir.