Kıymetli okurlarım, evvelki gün Rusya'nın Doğusunda 8,8 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Deprem ne kadar tarihte yaşanan büyük depremlerden biri olsa da, etkilediği yerlerde herhangi bir can kaybına yol açmadı.
Allah korusun... Bu büyüklükte bir deprem, ülkemizin neresinde yaşanırsa yaşansın, sonuç büyük felaket olur. Hele hele İstanbul'daki sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum.
Rusya'da büyük bir deprem oluyor... Kimseye bir şey olmuyor. Japonya'da büyük bir deprem oluyor... Kimsenin burnu bile kanamıyor.
Peki neden, olası büyük bir depremin sonuçları ülkemizde felaket olur deniliyor? Aslında bunun nedenini en ufağından en büyüğüne kadar hepimiz biliyoruz.
Biliyoruz da... Lakin bir türlü gereğini yapmıyoruz. Binaların iç dekorasyonunu düşündüğümüz kadar, depreme karşı dayanıklılığını düşünmüyoruz.
Yeri gelmişken, konuyla ilgili bir gözlemimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Efendim 2011 yılında, Simav 5,9 şiddetinde bir depremle sallandı. O sarsıntının ardından, Simavlıların evlerinden kaçış anlarını görmeniz lazımdı.
İnanın onları silahla kovalayan olsa, bu kadar seri kaçmazlardı. En azından, kendilerini kovalayana karşı bir şekilde savunma çabasında olurlardı.
Sizlerden, hem Rusya'nın Doğusunda yaşanan büyük deprem anını; hem de demin anlattığım Simav'daki manzarayı gözünüzün önüne getirmenizi istiyorum.
Umarım... Bu kısa düşünmenin sonucu olarak, Depremlere karşı korunmada, Binaların sağlam olmasından başka bir çare olmadığını tekrar hatırlamışsınızdır.
Evet Deprem iki şekilde insanlara zarar verebilir. Onlardan biri: Denizin taşması... Bir diğeri de: Yerin yarılması... Yoksa günümüz teknolojisinde, Depremlerden ölmek akıllardan bile geçirilmemelidir.