0
Allah'ım!
İlmimizi senin razı olacağın şekilde arttır, görenlerden ve idrak edenlerden et.
Anlayışımızı ziyadeleştir, ilmin bize verdiği sükûneti ve huzuru yüreğimize işlet…
İmanımızı aldığımız ilim ve anlayışla pekiştirerek sana teslim olmayı ve güvenmeyi lütfet.
Hakikati anladıktan ve tasdik ettikten sonra, ayağımızı-kalbimizi dinin üzerinden kaydırma…
Bizi senin yolunda olan, sana güvenip teslim olan kullarının önünde öncü kıl.
Bu öncülük ile doğruları öncelikle yaşamayı ve Müslüman olarak ölmeyi lütfet…
Dengeler birbirine karışıp, dünya açık hava tımarhanesine dönüştü.
Herkes birbiri üzerinden senaryolar türetip, birbirine korkulu gözlerle bakar oldu…
Etkilenmiyorum diyen bile, bilinç altından gelen kabuslarla uykulardan uyandı.
Her yazan ve çizen, bakan ve gören kendi yazdığını ve gördüğünü tek doğru sandı…
Kainatı yaratan yarattığının mutlu olması, nimetlerine şükretmesi için yaratmıştı.
Lakin insan, her şeyin sahibi olma ve iktidarı elinde tutma uğruna nice kanlar döktü…
Nice topraklar terkedildi, nice bebekler Allah'ın nimetlerini görmeden toprağa verildi.
Sahibi olduğu nice evler ve mallar terkedilip, bilinmeyene zorluklarla yolculuklar yapıldı…
Yeryüzünü bir çok tanrıcıklardan temizlemek Rahman'ın yarattığı insana verdiği değerdi.
Gönüllerde olan tevhit ilkesini açığa çıkarmak için örnekliği olan Resullerini gönderdi…
Gönüller, ancak Rahman'a bağlanır ve yönelirse huzur bulacaktı.
Kalpleri de ancak her şeyin ve dahi kalbin sahibi olan birbirine ısındıracaktı…
Şu da bir gerçekti ki; iyilikler Rahman'dan, kötülükler ise kendimizden geliyordu.
İnsanların arasından seçilmiş olan nebiler de, ancak azabının uyarıcısı olarak gelmişlerdi…
Cennet; hiçbir gözün görmediği nimetlerle, inananlar ve hayatını imanına şahit kılanlar içindi.
Cehennem ise içindeki imanın üzerini örtüp, kalbine vahiy edenin sesini duymayanlar içindi…
Ne cennet torpil ile girilecek kadar ucuz bir yer, ne de cehennem Vedud Allah'ın blöfüydü.
Rahman dilerse su boğmayacak, ateş yakmayacak, güneş ışık vermeyecekti…
Özgür olmak; insanın istediklerinden de öte, istemediklerini yapmamasıydı.
Şartlara mahkum olmayacak kadar düşüncenin ve eylemin gerçekleşmesi asıl olandı…
Sınırlar çok açık ve belli iken, sınırlar aşılmadan yük almak gerekiyordu.
Zira her zorluk, insanın kullanmadığı kapasitesini açacak ve geliştirecekti…
Hayata aktif dahil olanlar, akan su misali her zaman temizlenecek ve yenilenecekti.
Bütün yaratılanlar yaratılış amacına uygun hareket ederken, insan tersine gider olmuştu…
Kainat tekrar canlandı, çiçekler etrafı şenlendirdi, kelebekler dört günlük ömrüne girdi.
Güneş ısınını cömertçe sunmaya başlarken, sarı çiçekler baharın haberini verdi…
Lakin sarı çiçeğe; "Anne baban var mıdır?" sorusu sadece ilahilerin konusu oldu.
Hasıl-ı kelam; insanlık tükendi, insanlığa giden yollardaki işaretler de görülmez oldu…