Sonuna yaklaştığımız 2025 yılı, kültür sanat faaliyetleri bakımından bereketli geçti. Kurumlarımız muhtelif çalışmalarıyla göz doldurdu.

2025 yılının sonuna yaklaşıyoruz. Genelde sene sonlarında farklı alanlarda değerlendirmeler yapılır, bir bakıma yılın bilançosu çıkarılır. Aslında herkes kendi şahsi ve hususi hayatını da gözden geçirebilir, muhasebeye tabi tutabilir. Mesela: “Bu sene içinde ne gibi hayırlı işlerde bulundum, hangi faydalı faaliyetlere katılabildim? Kaç mazlumun ahını dindirdim, kaç yetimin gözyaşını sildim?” Üç Aylar’ın başladığı bugünlerde ince muhasebeler yapmak zorundayız. Zira ömür gelip gidiyor. Her geçen gün bizi, hepimizi ölüme biraz daha fazla yaklaştırıyor. Geriye dönüp baktığımızda yanlışlarımıza, kusurlarımıza, günahlarımıza elbette çok üzülmeliyiz. İyiliklerimiz varsa bunları arttırmanın yoluna bakmalıyız. Hayırlı hayat mühim.

Bu sene geçen yıl olduğu gibi hem ülkemizde hem de genel olarak bütün dünyada Siyonist İsrail’in yaptığı zulümler lanetlenerek geçti. İsrail’in foyası ortaya çıktı, Siyonizmin kirli maskesi düştü. Bu insanlık düşmanı tehlikeye karşı bir bilinç uyandı. Aileler çocuklarını şuurlu yetiştirmeye başladı. Geçenlerde dört yaşındaki bir kız çocuğu, bir ürünü anne babasına göstererek, “Bu boykot mu?” diye sordu. O kadar hoşuma gitti ki… Evet vicdan sahibi olduğunu düşünen herkes boykota aralıksız devam etmeli; İsrail, suç ortağı emperyalist ABD ve destekçisi Batılı ülkelerin bütün ürünleri mutlaka boykot edilmelidir.

KÜLTÜR SANATTA ATAK

Şüphesiz yeterli değildir ancak Türkiye’de kültür sanat alanında çok güzel çalışmalar yapıldığını görebiliyoruz. Kitap yayıncılığı alanında iyi gelişmelere şahit olduk ama dergiler de var güçleriyle bütün sayılarını okuyucularına ulaştırdılar. Sahne sanatları devam etti. Ödüller açıklandı. Sergiler açıldı. Tiyatro ve sinemada yeni oyunlar ve filmler seyircilerle buluşturuldu. Türkiye genelinde devam eden kültür sanat faaliyetlerini basında en iyi duyuran gazetelerin başında Milat geliyor. Gazetede sadece haberler yer almıyor, aynı zamanda donanımlı köşe yazarlarımız da bu alandaki bilgi, birikim, gözlem, tespit ve tahlillerini okuyucularıyla cömertçe paylaşıyorlar.

SIVASIZ EVLERDEN BİRİ

Yönetmenimiz İsmail Güneş’in yeni çektiği “Sıvasız Evlerden Biri” adlı filminin gösterimi için salon bulamaması, hüzünlü, üzüntülü ve keder vericidir. Bin bir emekle hazırlanan bir filmin sinema işletmelerinin insafına terkedilmemesi gerekiyor. Alternatif sinema salonları bir an önce çoğaltılmalı, hayata geçirilmelidir. Artık yerli ve millî düşünceye sahip yüzlerce vakfımızın büyük salonları mevcut. İşletmecilerin, ticari kaygı bahanesiyle sansürlediği seçkin filmler, bu geniş ve konforlu salonlarda seyircilerle buluşturulmalıdır.

ÇELEBİ’NİN İDAREHANESİ

Son günlerde beni hüzünlendiren ikinci haber ise Gaziantep’ten geldi. Anadolu’nun başarılı dergilerinden Çelebi, mekânını kapatmak zorunda kaldı. Hâlbuki burada “Gaziantep’in Ebedî Sakinleri” gibi olağanüstü bir faaliyet gönüllü gençler tarafından yürütülüyor, şehrin vefat etmiş ilim, kültür, sanat adamları hatırlanıyordu. Çelebi’nin sosyal medyadaki “duyuru”su şöyleydi: “Dergi bünyesinde karşı karşıya kaldığımız ekonomik güçlükler ve dergicilik faaliyetlerinin giderek artan mali yükü sebebiyle Çelebi Dergisi’nin İdarehanesi kapatılmıştır. Bununla birlikte dergimiz, yayıncılık sorumluluğunu ve kültürel misyonunu muhafaza ederek yayın hayatına kesintisiz biçimde devam etmektedir.” Şimdi görev Gaziantep Valiliği’ne ve Gaziantep Belediye Başkanlığı’na düşüyor. Bir de bu güzide şehrimizin işadamlarına. Çelebi Dergisi’ne sahip çıkmak çelebi gönüllü Gaziantepli işadamlarına çok yakışacaktır. Bu görevlerini asla ihmal etmemeliler. Gaziantep sadece fıstığı ve baklavasıyla hatırlanmamalı, kültür sanat faaliyetleri ve bilhassa Çelebi gibi güzide, kıymetli dergileriyle anılmalıdır.

ÖDÜL, TEŞEKKÜR VE TEŞVİKTİR

Genelde sene sonlarında ödüller dağıtılır, verilen mükâfatlar açıklanır. Ben titizlikle hazırlanan ödül kurumlarına önem veririm. Bunların hayırlı ve faydalı olduğunu, ustalara teşekkür gençlere ise teşvik rolü üstlendiğini düşünürüm. Bundan on beş yirmi yıl önce bizim camiamızda ödülleri sadece bir iki kurum veriyordu. Şimdi maşallah sayıları arttı. Neredeyse on beş yirmi kuruluş her yıl muntazaman mükâfatlarını açıklıyor. Bu da hayırlı bir gelişmedir. Hakkaniyet ölçüleri gözetilerek verilen mükâfatlar verimli ve çalışkan insanları daha da harekete geçirir, daha iyi çalışmalar yapmalarını sağlar. Arkadaşlarla birlikte kurduğumuz ESKADER de bu yılın ödüllerini duyurdu. O kadar çok değerli ilim, sanat, kültür, fikir ve medeniyet insanına ödüller verildi ki… Bunların bir kısmı göçünü toplayıp ahiret yurduna geçti. İyi ki o teşekkür görevi yerine getirildi.

VAKIFLAR DURMUYOR

Vakıfların sayısı çoğaldı. Bu rakamlarla birlikte hizmetleri de arttı. Kendisini yenileyenler çoğunlukta. Bir de atalette kalanlar var ne yazık ki… Eh ne yapalım, elbette gençlerimiz, kültüre ve sanata ilgi duyan vatandaşlarımız atak, gayretli, hamiyetli ve orijinal çalışmaları sergileyen vakıfların faaliyetlerini takip edeceklerdir. Bunlardan biri Yeni Dünya Vakfı’dır. Vakfın Eyüpsultan’daki Genel Merkezi daima faaliyet içinde. Pek çok çalışmasından birisi de 19 ay önce teklif ettiğim “Eyüpsultan’ın Ebedî Sakinleri”dir. Aralıksız devam eden bu toplantılar büyük ilgi görmeye devam ediyor. Pazar günü mütefekkir yazar Seyyid Ahmed Arvasi’yi rahmetle andık. Kalabalık bir dinleyici kitlesi konuşmacıları dinledi. Merhum yazarımızın ziyaret edilen kabri başında dua edildi. İnşallah yeni yılın ilk müjdecilerinden biri de Arvasi’nin bütün eserlerinin bir yayınevi tarafından neşredilmesi olacaktır. Bilim ve İnsan Vakfı da bu hayırlı hizmetin benzerini Fatih’te gerçekleştiriyor. Semiz Ali Paşa Medresesi’nde düzenlenen “Fatih’in Ebedî Sakinleri” programında cuma günü “Hace-i Evvel” Ahmet Mithat Efendi anıldı. Türk edebiyatınıın “Efendi babası” anlatıldı. Fatih Camii Haziresi’ndeki kabri ziyaret edildi. Hekimoğlu Ali Paşa Kültür Merkezi’ndeki “İstanbul Sohbetleri” devam ediyor. Türk Edebiyatı Vakfı, Birlik Vakfı ile Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı da mutat toplantılarına aralıksız devam ediyor. Tabii başka pek çok vakıf, cemiyet ve dernek de faaliyetlerini sürdürüyor.

GÜLHANE’DE ŞİİR RÜZGÂRI

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) işbirliğiyle düzenlenen “Gülhane Şiir Akşamları”nın ikincisi, cuma akşamı Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi'nde (Alay Köşkü) gerçekleşti. Hakikaten bu tarihî mekânda, bir şiir rüzgârı esti. Anadolu'nun farklı şehirlerinden davet edilen şairlerimiz tarihî yarımadanın kalbinde şiirlerini seslendirdiler, dinleyicilere unutulmaz saatler yaşattılar. Kalabalık bir dinleyici kitlesinin heyecanla takip ettiği şiir şöleninde usta şairlerimiz Bekir Oğuzbaşaran, Rıdvan Canım ve Mustafa Uçurum da vardı. Gazetemizin köşe yazarları Ali Bal, Nuray Alper ve Nilüfer Zontul Aktaş da şiirlerini seslendirdiler. Rana İslam Değirmenci, Fatma Ören Sümer, Behçet Gülenay, Banu Sancak ve Yasemin Kuloğlu da şiirlerini dinlediğimiz şairlerimizdi. Emine Savaş’ın organize ettiği programa, pek çok şair ve yazar iştirak etti.

DERGİLERİN SENE SONU SAYILARI

Yazılarımda yayınevlerimizin yeni neşrettikleri kitaplardan sık sık bahsediyorum. Ama dergilerimizi de hiçbir zaman ihmal etmedim. Bugün de adaleti sağlamak adına kültür taşıyıcıları dergilere temas edeceğim. Mecmualarımız senenin son sayılarını yayımladı. Şimdi idarecileri yüksek ihtimalle Ocak 2026 sayılarının tatlı telaşı ve heyecanı içinde. Dergilere bin bir emek veren, alın teri ve göz nuru döken dostlara teşekkür ediyor, “Ellerine sağlık” diyorum. Muhtevaları dolu olan yeni sayıları, alfabetik sırayla ve kısaca, daha ziyade kapak konuları ve dosyalarıyla tanıtmak isterim. Zaten meraklı okuyucularımız, inanıyorum ki dergileri alıp hasretle okuyacaklardır.

Ay Vakti’nin kapağında “Şiir ve Poitik Form” ile “Sezai Karakoç’un Öyküleri” var.

Bizim Külliye, Elazığ’da çıkıyor. Dosya konusu “Edebiyat ve Renkler”.

Bûtimar’da kapağa taşınan konu: “Kütüphaneler ve Okuma Kültürü”.

Dil ve Edebiyat’ta dosya konusu “Filistinli Şairler”. Kapakta Filistin Bayrağı dalgalanıyor.

Ankara’da çıkan Edebiyat Ortamı’nda dosya konusu, eleştirmen ve estetik yazarı Suut Kemal Yetkin.

Genç, Kâbe resminin süslediği kapağındaki başlığında, “Seven sevdiğini umreye götürsün” deniliyor.

Hece’nin dosya konusu çocuk edebiyatımızın emektarı şair ve yazar Mustafa Ruhi Şirin. Edibimizle yapılmış röportaj da bulunuyor.

Hece Öykü’de “2000 Sonrası Türk Öyküsü”nün ikinci bölümü ele alınıyor. Dergide ayrıca “Öyküde Mimari” meselesi işleniyor.

Eyüpsultan’da çıkarılan Bir Bahar Müjdecisi Kardelen Çocuk’ta “Üç Ayların Hikâyesi” kapağa taşınmış. Çocuklar şanslı, güzel bir dergiye sahipler.

Kardeş Kalemler, “Avrasya Edebiyat Dergisi” olarak Ankara’da yayınına başarıyla devam ediyor. Son sayının kapağı: “UNESCO Kararı: Dünya Türk Dili Ailesi Günü 15 Aralık”.

Millî Mecmûa’nın yeni sayısının dosya konusu: “12 Eylül ve Ülkücü Hareket”. Kapakta mahkemede savunma yapan MHP’nin efsanevi lideri merhum Alparslan Türkeş var.

Muhit’in dosya konusu, mevsimini yaşadığımız günlere dairdir: “Kış Şiirleri”. Dergide kış’a ve kar’a dair yazılar, ihtisaslar, denemeler ve şiirler yer alıyor.

Nihayet’in dosya konusu ilginç: “Kimler? Neredeler? Nasıl Geçiniyorlar? Dijital Göçebeler”.

Olağan Hikâye’nın kapak konusu: “Yenilik Düşkünlüğü Yahut Ağzı Açık Ayran Delisi Olmak”.

Söğüt’te merhum yazarımız Emir Kalkan kapak konusu olarak ele alınmış. Unutulmayan bu iyi yazar hakkında önemli yazılar ve ona dair yapılmış bir konuşma dikkat çekiyor.

Şehir ve Kültür yine dopdolu bir münderecatla çıktı. Yaşayan çınarlarımızdan, tarih araştırmacısı, biyografi yazarı Sadık Albayrak’ın incelemeleri, eserleri ve hizmetleri dergide anlatılıyor.

Yedi İklim’de “Sanat ve Edebiyat Üzerine” emek ürünü yazılar, değerlendirmeler, söyleşiler bulunuyor.

Zafer, güncel bir mevzuyu, “yapay zekâ”yı ele alıyor. Kapak konusu: “Tekerleğin İcadından otonom Araçlara”.

DERGİLERE SAHİP ÇIKMAK

Bugüne kadar Türkiye’de kaç dergi çıkarıldı ve bunlardan kaçı bugün yayımına devam ediyor? Meraka değer bir konu değil mi?. Keşke dergilerin tarihi hakkında daha detaylı çalışmalar yapılsa. Birkaç gün önce, unutulmayan ‘mektep’ dergilerimizden Dergâh’ın yöneticiliğini yapan Mustafa Kutlu ağabeyle konuşuyorum. Söz dergilere gelince geçmişte vakıfta çalıştığımı bildiği için “Kubbealtı Akademi Mecmuası devam ediyor mu?” diye sordu. “Ne yazık ki hayır ağabey, o da Dergâh dergisi gibi kapandı.“ dedim. Üzüldü. Dergilerin kapanması bizi, kültüre, sanata, edebiyata dair ciddi kaygıları olan herkesi üzmeli. Zira o farklı zihinlerin ürünleriyle dolu olan o mecmualar kültür hayatımızı diri tutuyorlar. Kapanan ve dergi mezarlığına gömülen dergilerin ardından ağıtlar yakmanın, mersiyeler düzmenin bir manası yok. Yaşayan dergilere samimiyetle, sadakatle sahip çıkmalıyız. Nasıl olacak bu? Gayet kolay: Satın alarak, takip ederek, abone olarak… Kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, artık gösterişli cafcaflı fakat içi boş yeni dergilerle oyalanacaklarına, azimle ayakta durmaya çalışan kültür sanat dergilerine sahip çıksınlar. O zaman bu isabetli davranışları sayesinde, hayırla yâd edilecekler.