Ulan, ne iğrenç bir manzara! Son üç aydır Rusya ve Baltık üstüne okuyorum, eski notlarımı, ajandalarımı bulup bakıyorum, kafa patlatıyorum. Çünkü küreselci it sürüsü buralarda bir bokluk çevirecek, koku burnuma geldi! Asya’yı, Afrika’yı, Ortadoğu’yu, Balkanlar’ı avucumun içi gibi bilirim, ama Baltık’ta saha pratiğim zayıf. Gazeteci kimliğimle o cücük ülkeleri gezdim, gözlemledim, ama yetmez! Siyasi tarih, politik manevralar, hepsini didik didik ediyorum. Ama gel gör ki, bu okumalar sırasında karşıma çıkan manzaralar yok mu, insanı kahkahadan yerlere yatırır!
Misal, Litvanya hükümeti dört ay önce rögar kapaklarına savaş açmış! Evet, yanlış dokumadınız, rögar kapağı! Ülkenin dört bir yanında, Sovyetler Birliği’nin “SSCB” yazısını kazımışlar, sanki o kapakları kazıyınca tarih silinecek! Orwel’in 1984’ünü sanki hiçbir Litvanya’lı yönetici okumamış gibi. Al sana komedi: O kazınan kapakların altındaki kanalizasyon sistemi hâlâ Sovyetler’den kalma, tıkır tıkır çalışıyor! Hadi oradan lan!
Önce şunu netleştirelim: Ben sosyalist, Marksist romantiklerden değilim! Diyalektik materyalizm, insanlığa çare olacak bir reçete değil; zorlarsan sistem tıkanır, Kızıl Babalar, Kızıl Mafyalar türer, sonunda Sovyetler Birliği gibi çöker, Nitekim de öyle oldu!
Perestroyka’nın hemen sonrasında Moskova’da, Kızıl Meydan’daki o meşhur kot mağazasının önünde gördüklerim hâlâ hafızamda: On sekizlik Slav kızları, bir çikolata, bir kot pantolon uğruna kendilerini satıyordu! Üçüncü ülke vatandaşları o mağazadan alışveriş yapabilirdi, Ruslara yasak; kızlar sipariş verir, sen kotu alır çıkardın, sonrası iğrenç bir rezillik! Namusu, şerefi, haysiyeti olan insanın yüreğini paramparça eden bir alçaklık!
Şimdi gelelim, Litvanya’nın bu rögar kapağı kepazeliğine! Bütün eleştirilerime rağmen, şunu da söyleyeyim: 20. yüzyıl başında Sovyet sistemi, şu Batı’nın köylü çomarları için ultra lükstü! Evet, lüks! Litvanyalılar, Letonyalılar, Tacikler, Gürcüler, ulan sizler Sovyetler’i hak edecek ne yaptınız? Köyünde inek sağıp şarap içmekten başka ne bilirsiniz?
Adamlar size demiryolu, elektrik, çelik fabrikası, tersane getirdi! 1950’de, Tacikistan’ın Duşanbe’sinin en ücra köyüne elektrik, telefon hattı, sulama kanalı, baraj, karayolu yaptı! 10 köyde bir tren istasyonu kurdu! Ya biz? Anadolu’nun köylerine ancak 1988’de elektiriği verebildik! Yıl 2025, İstanbul’un yarısı Karadenizli, ama trene binip Trabzon’a gidemezsin! Adam 1947’de Moskova’dan trene biniyor, Duşanbe’ye varıyor! Haritayı aç, bak: Moskova nerede, Duşanbe nerede ulan!
İşte bu yüzden, sosyolojik olarak 150 yıl kadar dayanacak Sovyet rejimi 70 yılda çöktü! Niye? Çünkü bu köylü çomarlar, bu “fıçı kafa” dolaşan Baltık köylüleri, bu lüksü hak etmedi! Sovyetler onlara fazla geldi! Elektrik, demiryolu, fabrika dedin mi, bunların gözü korktu, çünkü bunlar hâlâ inek sağıp şarap içme derdinde!
Bağımsızsın 30 senedir, ne yaptın, lan? Rögar kapağı kazımak mı senin marifetin? O kapakların altındaki sistemi hâlâ kullanıyorsun, utanmaz herifler! Komünizm övmek değil derdim, ama bu köylü zihniyeti, bu çamurda debelenen kafa, insanlığın yüz karası! Ulan, kalk ayağa! O köy kurnazlığınla, o şarap fıçısı beyninle ne Sovyet’in lüksünü taşıyabildin ne de bağımsızlığın hakkını verdin!
Tarih sizi böyle yazacak: Rögar kapağı kazıyan, ama kanalizasyonda boğulan zavallılar!