Sevgili okurlar, şu an beyninizde görünmez bir mucize vücut buluyor. Öğrenirken, hatırlarken, hatta bu satırları okurken nöronlarınızda mikroskobik DNA kırıkları oluşuyor. Telaşlanmayın; zira Rabb’in kudreti beynimize eşsiz bir tamir ekibi yerleştirmiş. Nörohistoloji, beyin dokusunun sırlarını deşifre eden ilim, bu ilahî düzenin izini sürüyor. Berkeley’deki araştırmacılar, öğrenme merkezimiz hipokampustaki her zihnî faaliyette DNA onarım ekiplerinin nasıl seferber olduğunu kaydetti. Her düşünce, moleküler düzeyde Rabbanî bir tasarımın yenilenmesidir!

Harvard’daki keşifse insanı hayrete düşürüyor: NPAS4-NuA4 proteini ilahî bir tamir ustası gibi çalışıyor. Aktif nöronlardaki DNA kırıklarını epigenetik yamalarla onarıyor. Şöyle düşünün: Çocukluğunuzda öğrendiğiniz bir ezgi, yıllar sonra zihninizde yeniden canlanıyor… İşte o “ân”, bu kutsal tamiratın tezahürüdür! Yaşlılarımızın gençlik anılarındaki berraklık da aynı hikmetin eseri. DNA tamirinden arta kalan epigenetik izler öğrendiklerimizi ömür boyu taşıyor. Travma çalışmaları gösteriyor ki depremzedelerin nesilden nesile aktardığı toplumsal hafıza bile bu moleküler yamalarla şekilleniyor.

Şimdi gözlerimizi ülkemize çevirelim, emeklilerimiz için umut ışığı var, DNA onarım genleri güçlü olanlarda yaşlılıkta unutkanlık %6 daha az görülüyor. Eğitim sistemimizde köklü dönüşüm mümkün, sınav stresi altındaki beynin moleküler yorgunluğunu anlarsak, ezberci çarkın yerine insan tabiatına uygun öğrenme modelleri kurabiliriz. Göçle gelen kültürel mirasın aktarımı ise artık bilimsel izah buluyor. Anadolu’dan İstanbul’a göçen ailelerin üçüncü kuşaktaki davranış kalıpları epigenetik izlerle kodlanıyor, Bilimin sınırları zorlanıyor: Alzheimer hastalarında mikrogliadaki PFN1 proteiniyle hafıza restorasyonu deneniyor. İnme mağduru vatandaşlarımız beyin-bilgisayar arayüzleriyle kaybettikleri hareketi yeniden kazanıyor. Travma tedavisinde epigenetik silgi teknolojileri geliştiriliyor. Acaba bir gün Filistinli savaş mağduru evlâtlarımızın zihnindeki karanlık anılar, bu kudretli tamir mekanizmalarıyla silinebilecek mi?

Toplumun ortak aklı da bu keşifle yeniden şekillenecek. Lawrence Laboratuvarı’nın fare beynindeki bölgesel onarım haritası kurumsal yapılara ilham veriyor. Belediyelerin kriz anlarında DNA onarım prensipleriyle tasarlanmış “stres dengeleyici sistemler” kullandığını düşleyin. Üniversitelerimiz bu alanda öncülük edebilir! İnsanlığın büyük sorusu şu: Bir ilahiyat öğrencisi Arapçayı 6 haftada öğrenebilir mi? Emekli bir öğretmen, gençliğindeki öğrenme hızına yeniden kavuşabilir mi? Toplumsal hafızamızı, Çanakkale ruhu gibi, milletçe gösterdiğimiz dirençle güçlendirebilir miyiz?

Ancak uyarı şart: Bu güç ağır bir ahlakî mesuliyet taşır. DNA onarım kapasitesi yüksek olanlarla olmayanlar arasında uçurumlar açılır mı? Nöral çeşitliliği (otizm gibi nörogelişimsel farklılıkları) silmeden potansiyeli nasıl genişleteceğiz? Sosyologlar ve din âlimleri bu sorulara el ele cevap vermeli. Bilişsel değerlendirme pazarının 2032’de 40 milyar dolara ulaşacağı bir dünyada insan onurunu koruyan “manevî-etik çerçeveler” zarurîdir.

Nihayet beynimizdeki bu muazzam tamir atölyeleri bize Yüce Yaratıcı’nın ilhamını gözler önüne seriyorKırılganız lâkin tamir edilebiliriz. Aciziz fakat aşabiliriz. Bu keşif sadece laboratuvarlarda değil; okul sıralarında, kurumlarda, dedelerimizin dilindeki hikâyelerde, toplumsal hafızamızın kıvrımlarında yankı bulacak. Şimdi soruyorum: Zihninizdeki ilahî düzeni idrak etmeye hazır mısınız?