Siyonist İsrail’in suç ortağı ABD ile birlikte Gazze’de uyguladığı soykırım, dünya devletlerini ve bütün vicdan sahiplerini buluşturuyor.

Katil ve hırsız İsrail’in suç ortağı ABD ile birlikte Gazze’de uyguladığı kanlı ve alçak soykırım herkesin gözü önünde cereyan ederken birçok dünya devleti ve vicdan sahibi kimseler, bu katliamı cesaretle ve insanca eleştirmeye başladı.

Bazı Batılı ülkeler Filistin Devleti’ni tanımaya hazırlanırken Türkiye’de de Ömer Koç’tan Fazıl Say’a iş ve sanat dünyasından tanınmış kişiler insan olmanın gereği olarak ‘ABD-İsrail Suç Ortaklığı’nı açıkça hedef almaya başladılar.

BAHÇELİ’DEN TRÇ İTTİFAKI TEKLİFİ

Akl-ı selimin ve sağduyunun timsali olarak gönüllerde yer eden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “ABD VE İsrail şer ittifakı koalisyonuna” karşı Türkiye’nin Rusya ve Çin’le ittifak yapmasını teklif etmesi, Türkiye’de ve dünyada büyük ses getirdi ve yankı uyandırdı. MHP Lideri Devlet Bahçeli açıklamasında, “Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek ‘TRÇ ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ İttifakı’nın da; Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir.” şeklindeki sözleri gündeme ağırlıklı biçimde oturdu. Bir Avrasya İttifakı şeklinde anlaşılan teklifin İsrail’in kuyruğuna yapışan ABD aymazlığına karşı bundan sonra mühim seçenek olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

“KUDÜS DÜŞERSE…”

Devlet Bahçeli’nin bu çarpıcı sözleri, birçok mecrada Türkiye için Batı İttifakı’na karşı ciddi bir alternatif ve mantıklı bir teklif olarak değerlendirildi.

Bahçeli’nin Kudüs’le ilgili sözleri de çok çarpıcı ve can yakıcıydı. Kudüs’ün inançlı insanlar ve yeryüzündeki bütün Müslümanlar için önemini vurgulayan Bahçeli’nin “Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur.” sözleri toplumda büyük takdir topladı. “Gazze’de masum bir halkın imha edilmesi sürecinin ve vahşetinin akılları ihlal eden her türlü yol ve yöntemle ilerletilmektedir.” diyen Devlet Bahçeli, bu tehlikeye şöyle işaret etti: “İsrail sadece Filistin halkına değil bölge ülkelerine ve dünya genelindeki suçsuz günahsız insanlara da musallat olarak, vahim ölçüde melanet ve musibet odağı hâline gelmiştir.” Başta İslam ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun ABD ve İsrail’e tepki derhâl göstermesi gerektiğini belirten Bahçeli’nin Kudüs ile ilgili sözleri, bütün dünyaya çarpıcı, etkileyici ve haklı bir mesaj niteliğindeydi, aklın ve sağduyunun sesiydi: “Zorlayacağız, zora dayanacağız, zorbaların üstüne üstüne gideceğiz, haklı davamızdan tek bir adım geri atmayacağız. Çünkü Kudüs düşerse tarih düşer, İslam zaaf uğrar. Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur. Buna da kimsenin hakkı yoktur. Bunu da hiç kimse yapamayacaktır.”

İNSAN HAKLARI

Türkiye’nin ve dünyanın bu tek ve en önemli gündemi ortada iken Bâbıâli’nin yüz akı kuruluşlarından biri olan Beyan Yayınları, meseleleri daha geniş şekilde anlamamızı sağlayacak kıymetli eserleri fikir, ilim ve kültür dünyamıza kazandırmaya devam ediyor. Prof. Dr. Berdal Aral’ın İnsan Haklarını “Özgürleştirmek” isimli eseri, bu anlamda son derece isabetli bir yayın olmuştur. “İslâm Dünyası ve İnsan Hakları” alt başlığı ise günümüzde yaşadığımız hadiselere ilmî boyuttan bakabilmeyi sağlıyor. Her biri birer Asr-ı Saadet Müslümanı olan Gazzeli Kahramanları ve küçük yiğitlerini gözümüzün önüne getiren eserin ithaf cümlesi aslında birçok şeyi anlatıyor: “Hem haksızlığa karşı hem de hakkı ve hakikati yüceltmek için zalimlere karşı canını ortaya koyan tüm insanlık abidelerine…” Baştaki “Anahtar Terimler Sözlüğü”, eserde anlatılan gerçekleri daha iyi anlamımızı sağlayan iyi bir kılavuz. Önsöz’ün başında “Bu kitap çalışması insan haklarının İslâm dünyası açısından ne anlama geldiğini anlama çabasının bir ürünüdür.” deniliyor. Devamında eserin yazılış amacı daha geniş biçimde şöyle izah ediliyor: “Bu kitabın kaleme alınma sürecinde araştırma konusu edilen her konunun ‘disiplinel’ bir ciddiyet içinde, yâni, inceleme konusu edilen hususların, kapsama alanına girdiği sosyal bilim alanının kendi kavram, kurum ve anlatıları esas alınarak ve bu suretle ana tartışma konuları ile ‘yüzleşerek’ ve ‘hesaplaşarak’ ortaya konmaya çalışılmıştır. Bir disiplin olarak insan haklarını, İslâm dünyası ve küresel sistem bağlamında ele alan bu disiplinlerarası çalışma ‘eleştirel’ bir bakış üzerinde bina edilmiştir.” Ve eserin “Giriş”inde “dünyanın gözü önünde devam eden “Gazze Soykırımı”na ve vahşet safhalarına dikkat çekiliyor.

KAYBEDEN BATI’DIR

Fransa gibi bazı Batılı ülkelerin liderleri, İsrail’in iflas ettiğini açıklamaya başladı. İflas eden sadece İsrail mi? Aslında başta ABD olmak üzere Batı dünyasının savunduğu bütün değerler iflas etmiş, çukura düşmüş, yok hükmüne geçmiştir. Zira soykırımlara karşı duramayan sözde uygar ve çağdaş bir Batı dünyası ve kurduğu BM, tamamen çürümüştür.

Bu ülkelere ve kurumlara hiç kimsenin inancı, güveni kalmamıştır. Bu bakımdan Ömer Kutlu’nun kaleme aldığı Modern Çağın Sorularına Karşı İslam bize değerlerimizi, inancımızı, sonsuza kadar taze kalacak olan yüksek İslami değerleri hatırlatıyor. Kitap, “Ateis, Deist ve Agnostik Sorulara Cevaplar”dan oluşuyor. Tanıtımda, kitabın muhtevası şöyle ifade ediliyor: “Bir şeyi inkâr etmek, onu ispat etmekten çok daha zordur. Örneğin, bir pirinç tanesinin varlığını ispat etmek için onu göstermek veya küçücük bir örneğini sunmak yeterlidir. Ancak aynı pirinç tanesinin varlığını inkâr etmek, yalnızca bulunduğumuz mekânı değil, Avrupa, Afrika, Çin ve tüm dünyayı; hatta evrenin tamamını taramayı gerektirir. Bununla da yetinilmez, geçmiş zamanlamanın da incelenmesini gerektirir.”

İLGİNÇ SORULAR

Şimdi kitapta cevapları ikna edici şekilde verilen bazı ilginç sorulardan birkaçını görelim: “Madem Allah var ve her şeyi O yarattı. Peki Allah’ı kim yarattı?”, “Allah neden insanları ve imtihan dünyasını yarattı?”, “Bizler Müslüman ailede doğduğumuz için mi Allah’a inanıyoruz? İnanmayan aileden doğanların suçu ne?”, “Kısa bir hayattaki günahlar neden sonsuz cehennemi gerektirir?”, “Kur’an neden Arapça indirildi?”, “Kur’an’da develer var ama milyonlarca yıl hüküm sürmüş dinazorlar neden yok acaba?”, “İslam’da kadın dövme var mıdır?” Bunlar gibi zaman zaman pek çok kişinin aklına takılan, zihnini çelen sorular ve cevaplarını bulabiliyoruz. Kitabın “Son Söz”ündeki şu mühim satırları da ihmal etmeyelim: “Her insana, çocukluk çağından itibaren inanmaya yatkın olma durumu verilmiştir. Bu ‘inanma hissi’ Afrika’dan Çin’e, Avrupa’dan Amerika’ya kadar her coğrafyada, her bireyin fıtratında yer alan evrensel bir eğilimdir. Açlık hissi nasıl ki yemeğin varlığından haber verirse tüm insanlarda bulunan bu ‘Yaratıcıya inanma hissi’ de perde arkasındaki inanılması gereken bir Yaratıcı’dan haber verir. Her şeyi bir amaç üzerinde yaratan bu evrenin Yaratıcısı elbette özgür irade sahibi, bilinçli ve inanma kabiliyetine sahip olan insanı amaçsız, başıboş bırakmayacaktır.”

KALEM VE YAZI

İslâm Medeniyetinde Kalem ve Yazı, Doç. Dr. Ali Karakaş’ın eseri. Kitabın “Ön Söz”ünde şu hakikatli satırları okuyoruz: “İslâm, Yüce Allah’ın gönderdiği son dindir. Bu dinin mübelliği ve uygulayıcısı ise Hz. Peygamberdir (sav.). Hz. Muhammed (sav.), her türlü kötülüğün zirve yaptığı bir dönemde ve ortamda peygamber olarak gönderilmiştir. Cahiliye dönemi diye isimlendirilen bir çağda çok zor bir görev üstlenmiştir. Okuma yazmanın çok az olduğu Bedevî bir toplumu ıslah ederek Kur’an-ı Kerim’de övgüye mazhar olan sahabe neslini yetiştirmiştir. Mekke’den Medine’ye hicret etmek zorunda kalmış ve ismi Yesrib olan bu şehri önce ‘Medine’, daha sonra ise ‘Medine-i Münevvere’ hâline getirmiştir. Bu aydınlık şehirde meydana getirdiği böylesine seçkin bir toplumla ‘Asr-ı Saadet’i inşa etmiştir. Vahyin ve bu vahyin izahı olan uygulamalarıyla yeni bir kültür inşa etmiş ve bu kültürle yoğrulan insanlarda dünyanın kaderine yön verecek yeni bir medeniyet kurmuşlardır.” Müellifimiz bu eseri vücuda getirirken “kalem” ve “yazı” kelimelerinin yer aldığı her ayet-i kerimeyi ve hadis-i şerif incelemiş, tefsirlere bakarak bunları yorumlamaya, tahlil etmeye çalışmıştır. Böylece Cenab-ı Hakk’ın ve Peygamber Efendimizin ‘kalem’e ve ‘yazı’ya ne kadar önem verdiğini bu eseri okuyunca bir kez daha idrak ediyoruz. Kalem ve kelamla, ilim ve irfanla kısacası inanç ve medeniyetle derdi olanların okuyup istifade etmesi gereken bir eserdir Kalem ve Yazı. Bu arada Yusuf Neda’nın İhvan’ın İçinden isimli eseri de Beyan’dan çıktı. Douglas Thompson’un bu eserini Vahit İnce’nin tercümesinden ve Yasin Aktay’ın takdimi ile okuyoruz. Dikkatle incelenip üstünde düşünülmesi gereken, günümüz olaylarına ışık tutan sahici sarsıcı eser.

TARİHİN GERÇEK YÜZÜ

Beyan Yayınları’nın dikkat çeken “Tarihin Gerçek Yüzü” serisi, az bilinen veya meçhulde kalmış birçok hususu hakikati arama cehdiyle ve cesaretle aydınlatıyor.

Bu dizinin son çıkan kitapları ve yazarları şunlardır: İttihad ve Terakki Cemiyet mi Komita mı? (Fahrettin Gün), İstiklâl Mahkemeleri Adalet mi, Zulüm mü? (Dr. M. Veysel Karataş), 31 Mart Olayı İsyan mı Darbe mi? (Prof. Dr. Yılmaz Karadeniz), Ali Şükrü Bey Cinayeti Faili Meçhul mü, Faili Malum mu? (Hayrullah Türker), Atatürk-İnönü İlişkisi Sadakat mi, Rekabet mi? (Prof. Dr. Oktay Bozan). Yakın tarihimizi, uzmanların kaleme aldığı eserlerden okuyup öğrenmemiz ve hakikate ulaşmamız gerekiyor. Aksi takdirde hatalardan, yanılgılardan ve aldatmacalardan asla kurtulamayız.