Topraklarını işgal eden zorba İsrail güçlerine karşı Filistin halkının başlattığı direniş, 77 yıldır farklı aşamalarda devam ediyor.

Topraklarını işgal eden zorba İsrail güçlerine karşı Filistin halkının başlattığı direniş, 77 yıldır farklı aşamalarda devam ediyor. Bazen taş, bazen sapan, bazen bıçak, bazen de silahla kendisini gösteren bu özgürlük mücadelesi aynı zamanda diplomasi alanında da hep var olmayı başarabildi. Filistin direnişinin masada yer alması, kendisinin tanınan, dikkate alınan bir güç merkezi olduğunu da ispatlıyor.

Filistin direnişi, işgalci güçler, onu destekleyen ülkeler ve arabulucu devletler karşısında halkının çıkarlarını koruyan meşru bir aktör. Bu meşruiyetini de, halkının 2006 yılında sandıkta, son savaşta da meydanlarda verdiği destekten alıyor.

7 Ekim’le beraber farklı bir merhalede kendisini gösteren savaşa yeni bir ateşkes anlaşmasıyla ara verildi. Ateşkes barış demek değil… Topraklarının işgal edildiği günden itibaren yurdunu, inancını, namusunu, izzetini ve şerefini korumaya çalışan Filistin halkının ve direnişinin hırsızla, katiliyle normalleşmesi zaten beklenemez. 77 yıllık mücadelede bazen savunma gösteren, 7 Ekim’de olduğu gibi bazen atılgan olan, bazen de toparlanma ve nefes alma amacıyla ara veren Filistin direnişinin bu süreçleri belirlerken tecrübesine ve konuya hâkimiyetine saygı gösterilmeli…

İşgalci İsrail’in topraklarımızdan inşallah sökülüp atılmasıyla nihayete erecek bu savaş, kimi zaman kendi bulunduğumuz yerden doğru okunamıyor. Bölgeye ve tarihe olan yabancılaşma isabetsiz tepkiler gösterilmesine de sebep olabiliyor. Bizler sahada olana güvenmeli, direnişin takvasına, azmine, ihlasına ve gücüne bakarak attığı adımları desteklemeliyiz. Ateşkes anlaşmasını anlamaya çalışmalı, bu süreçte yapmamız gerekenlere odaklanmalıyız.

19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes anlaşması HAMAS’ın Mayıs 2024 tarihinden itibaren dile getirdiği tüm şartları kapsıyor.

HAMAS, beş koşul yerine getirilmedikçe hiçbir anlaşmayı imzalamayacağına dair kararlılığını ilk günden itibaren sürdürmüştü. “Kalıcı bir ateşkes ve savaşın sona ermesi; İsrail'in Gazze'den tamamen çekilmesi; Gazze halkına yardımların ulaştırılması ve yaralıların tahliye edilmesi; Gazze'nin rehabilitasyonu ve yeniden inşası; İsrail hapishanelerinde ve işkence odalarına dönüşen gözaltı merkezlerinde tutulan ve korkunç acılar çeken binlerce Filistinli için onurlu bir esir değişimi” HAMAS’ın kırmızı çizgisiydi.

Mevcut anlaşma tüm bu koşulları yerine getiriyor gibi görünse de, her biri 42 gün süren üç aşamalı anlaşmayı işgalci devletin ihlal edebilme riski de bulunuyor. İsrail'in belirsiz gibi gözüken muğlak ifadelerden yararlanma geçmişi olduğundan HAMAS, somut çekilme tarihleri ve işgalcinin çekileceği yerleri gösteren somut haritalar konusunda ısrarcı oldu.

Kuzey Gazze'de yaşayan herkesin İsrail denetimi olmadan ve engellenmeden mahallelerine dönmelerine izin verilmesi, İsrail ordusunun Netzarim Geçidi'ni sökmesi ve Philadelphi Koridoru'ndan çekilmesi HAMAS’ın temel şartlarıydı.

Bu süreçte, ilk 12 hafta içinde İsrailli esirlerin serbest bırakılmasıyla birlikte binlerce Filistinli mahkûm da serbest bırakılacak. Refah sınır kapısı yaralıların ve ihtiyaç malzemelerinin geçişine açılacak, Gazze'ye insani yardım akışı başlayacak, çadırlar, geçici barınaklar, elektrik ve su ulaşımı sağlanacak… Tam anlamıyla Gazze’nin yeniden inşa edilmesine de her şey yolunda giderse ancak üçüncü aşamadan sonra geçilecek.

Gazze halkı için nefes alma fırsatı veren bu anlaşma, direnişin işgalciye diz çöktürmesidir. Bu anlaşma bir kazanımdır. Bu anlaşma, her türlü fedakârlığı gösteren Gazze halkının hak ettiği bir başarıdır. Bugün için haklı görülebilecek şüphe ve tedirginlikler olsa da bu sevince ortak olmalı, 471 gün boyunca bu kutlu cephede yer alan kardeşlerimize destek olmalıyız. Bu süre zarfında görülen umursamazlıklar, dudak bükmeler ve ilgisizliklerin tövbesini yapabilme fırsatı yeniden karşımızda durmaktadır.

Prof. Dr. Mehmet Görmez’in ifade ettiği gibi, “Bugün En Büyük Tövbe Gazze’yi Yeniden İmar Etmektir”

“Mutlak şer ve kötülük sonunda mağlup oldu. Gazzeli çocuklar dünyaya galip geldi. Savaşın masum çocuk maliyeti çok ama çok ağır oldu. Ancak dünyanın bütün çocuklarına, işgalcilerin ne kadar zalim, ne kadar gaddar, ne kadar vicdansız olduğunu gösterdiler. Şimdi bütün insanlık için tövbe zamanıdır. Şimdi iki milyon kardeşine yardım edemeyen iki milyar Müslümanın mahcubiyetten kurtulma zamanıdır. Bugün en büyük tövbe Gazze’yi yeniden imar etmektir. Bugün en büyük tövbe Gazze’nin geride kalan yetimlerine sahip çıkmaktır. Bugün en büyük nasuh tövbe ise bir daha zalime asla meyletmemek ve daima mazlumun yanında yer almaktır.”