Nobel “Barış” Ödülü, bir kez daha kirli yüzünü gösterdi! 2025’te bu ödül, Venezuela’nın sözde muhalif lideri Maria Corina’ya gitti. Evet, yanlış duymadınız, Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma sözü veren, Gazze’deki soykırımı alkışlayan, kendi ülkesinin İsrail tarafından tepelenmesini isteyen bir figür, “barış” ödülüne layık görüldü!

Ve bu kepazeliği tebrik etmek için sıraya girenlerden biri de hırsızlık yaptığı gerekçesi ile tutuklanan İstanbul’un eski Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu! “Biz de aynı yoldan gideceğiz” diyerek küreselcilere selam çakan İmamoğlu, “Kuvay-i Milliye ruhu”nu ağzına alanlara okkalı bir tokat attı. Bu ne cüret, bu ne aymazlık! Bu ödülün kimlere, neden verildiğini sorgulamadan alkış tutanlar, bu milletin vicdanında yargılanacak!

Nobel Barış Ödülü, uzun zamandır küresel efendilerin kuklalarına dağıtılan bir oyuncak. Maria Corina, bu oyunun son perdesinde sahneye çıkan bir maşa. Venezuela’da hükümetini devirmek için İsrail’den medet uman, kendi halkını emperyalist çizmeler altında ezilmeye davet eden bu isim, Nobel’in kirli sicilinde kendine yer buldu.

Peki, bu ödül daha önce kimlere gitti? Mesela, Henry Kissinger’a gitti. Kissinger’a bakalım: Kamboçya’da, Vietnam’da yüz binlerin katledilmesini sağlayan o günün Tony Blair’i. Şili’deki emperyalist darbelerin planlayıcısı, Başbakan Allende’yi öldürten katil… Bir savaş tüccarı.

Bir diğeri, Amerikalıların “evin kara köpeği” dedikleri Barack Obama? Daha koltuğu ısınmadan ödülü kapan, sonra Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren, Suriye’de terör örgütlerine kol kanat geren bir figür.

Başka var mı? Olmaz mı? Dünya köpek sürüsü ile dolu. 2021’de Rus muhalif Dimitri Muratov, 2022’de Belaruslu Ales Bialiatski, 2023’te İranlı Nergis Muhammedi… Hepsi, küresel güçlerin enerji kaynaklarına göz diktiği coğrafyalarda “kullanışlı aptal” olarak sahneye sürülen isimler.

Nobel, barış değil, emperyalizmin hizmet madalyasıdır! Maria Corina, bu kirli zincirin son halkası. Kendi ülkesini İsrail’e peşkeş çekme vaadiyle ödüllendirilen kukla, Venezuela halkının değil, Siyonist lobilerin kahramanı. Peki, Ekrem İmamoğlu’nun bu kepazeliğe “tebrik” mesajıyla atlaması ne anlama geliyor?

İstanbul’un belediye başkanı, küreselcilere “Beni de görün, ben de sizin yolunuzdayım!” diye bağırıyor. Bu, bir belediye başkanından çok, küresel efendilere kuyruk sallayan bir figürün çaresiz çırpınışı. İmamoğlu, İstanbul’un yolsuzluk bataklığına gömülmüşken, adaletten kaçmak için uluslararası arenada kendine “mağdur” kostümü dikiyor. Maria Corina gibi, ülkesini yabancı ellere teslim etmeye hazır bir zihniyetin Türkiye’deki yansıması!

Kuvay-i Milliye’yi, Mustafa Kemal’i ağzına alanlar, bu tebriği gördükten sonra bir daha o kutsal ismi anmasın! Çünkü Kuvay-i Miliye ruhu ve Mustafa Kemal, vatanını satmaya hevesli olanlara değil, emperyalizme kafa tutanlara aittir!

Tarih, Corina ve İmamoğlu gibi yabancı efendilere yaslanıp hüsranla biten isimlerle dolu. Hatırlayın, Şili’de Salvador Allende’yi deviren Augusto Pinochet, ABD’nin desteğiyle kanlı bir diktatörlük kurdu. Ama sonu ne oldu? Uluslararası mahkemelerde hesap verdi, halkının lanetiyle anıldı. Irak’ta Saddam Hüseyin’i devirmek için ABD’ye yaltaklanan Ahmet Çelebi, halkı tarafından “hain” damgasıyla anıldı. Güney Afrika’da apartheid rejimine karşı mücadele eden bazı aktivistler, Batı’dan destek ararken kendi halklarının davasını unuttu; tarih onları da unuttu!

Türkiye’de de bu zihniyetin örnekleri eksik değil. 27 Mayıs darbesinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Amerikan elçisinin kapısında yattığını, Fair Armoğlu’nun kitabından okuduk. 15 Temmuz’da Bağdat Caddesi’nde darbecileri alkışlayanlar, Edirne Belediye Başkanı’nın “şerefsizlerin şerefine” kadeh kaldırdığını gördük. Sonuç? Hiçbiri hesap vermekten kurtulamadı, ama milletin vicdanında çoktan mahkûm oldular. İmamoğlu’nun Maria Corina’ya tebrik mesajı, bu hain geleneğin bir devamı. İstanbul’da yolsuzluk soruşturmaları kapısına dayanmışken, küreselcilere “Beni kurtarın!” diye yalvarıyor.

Nobel Barış Ödülü’nü “barış” sanan saflara sesleniyorum: Bu ödül, küresel efendilerin taşeronlarına verilen bir rüşvet! İmamoğlu, bu rüşvetin kuyruğuna takılarak kendini kurtaracağını sanıyor. Ama yanılıyor! Türk milleti e gerçek Atatürkçüler, vatanını satmaya hevesli olanları affetmez. Maria Corina, Venezuela’da halkının lanetini sırtında taşıyacak. İmamoğlu da İstanbul’un sokaklarında, bu tebriğin utancıyla dolaşacak. “Biz de aynı yoldan gideceğiz” derken, hangi yolun yolcusu olduğunu açıkça gösterdi: Emperyalizmin gölgesinde, vatanına ihanet yolunda!

Efendiler! Kuvay-i Milliye ruhu, bu topraklarda yabancı efendilere boyun eğmeyenlerin mirasıdır. Mustafa Kemal’in, “Manda ve himaye kabul edilemez!” diye haykırdığı bir ruh. Ama İmamoğlu, bu ruha ihanet ediyor. Maria Corina gibi, kendi halkını değil, küresel güçleri memnun etmeyi seçiyor. Türkiye’de %20’lik bir kesim, bu zihniyete eyvallah diyor; darbeyle, dış müdahaleyle hükümet devrilsin isteyen bir zihniyet! Ama bu millet, bu hainliği unutmaz.

İmamoğlu’nun tebrik mesajı, bir dosyaya sabitlensin, gün gelip hesap sorulduğunda açılsın. Çünkü bu millet, vatanını satanı, küreselcilere kuyruk sallayanı affetmez!

Nobel Barış Ödülü, bu kirli oyunun bir parçası. Barış değil, savaşın, sömürünün, ihanetin ödülü. İmamoğlu’na sesleniyorum: Bu millet, seni de, Corina’yı da, küresel efendilere kuyruk sallayanları da unutmayacak. Vatanını satanı, bu topraklar bağrına basmaz; tarihin çöplüğüne gömer!