Okullarımızda, medyamızda, futbol dünyamızda yaşananlara görüyorsunuz…
Pek çok alandaki sıkıntılarımızı görüyorsunuz…
Her türlü kirli ilişki “iddiası” gündemde…
*
Bir okuyucum…
“Lütfen” dedi…
“Manevi Vatan” konulu manifestonuzu bütün gözlere soka soka verin..
O yazıda meselenin aslı, fesli her şeyi var…
MİLAT’taki birçok yazımızda da nice ikazlarımız var.
Böyle yazıları hep yürek mürekkebiyle yazdık:
Öyle yaygın bir “ahlâki bozulma”!
Sık sık, işaret ettiğimiz “MANEVİ VATAN” meselemiz!
Biz, MANEVİ VATAN’ı çok ihmal ettik. (*)
Biz, MANEVİ VATAN’ın ruhunu oluşturan ulvî kavramların yıpratılmasına seyirci kaldık, bazen de kendimiz yıprattık!
Biz, eğitimde, kültürde, hatta “kanunlarda” Batı’ya çok bağlandık.
Biz kendimize, kendi tarihimize çok az kıymet verdik.
Biz, canımızı emanet ettiğimiz doktorlara bile “Sapkın Hipokrat”ın sözde yeminini ettirdik.
Biz, buna bile yemin dedik, yeminin zeminini kaydırdık!
Biz, İbn-i Sinâ’yı çok ihmal ettik.
Cabir Bin Hayyân’ı, Kindî’yi, Harezmî’yi, Farabî’yi, Birûni’yi, Cezerî’yi, Akşemseddin’i, Gazzâlî’yi, Piri Reis’i, Kâtip Çelebi’yi (…) çok ihmal ettik.
Biz, çocuklarımıza, her sınıfta, her sene her sene, balığın tırmandığı kavağı bellettik.
Yalan tarihi bellettik!
Bizi kamplaştıran “izm”leri bellettik!
Batı’dan neler geldiyse, onları bellettik!
Aile, eğitim ve kültür alanlarında kendimizden uzaklaştık; Batı’dan olanı, sorgulamadan bünyemize aldık.
Kahpe Batı’ya yöneldik,
Büyük Doğu’yu unuttuk!
Atina kriterlerine takıldık, Paris kriterlerine takıldık, Londra kriterlerine takıldık, Kopenhag kriterlerine takıldık…
Anadolu kriterlerini unuttuk!
“Dertlerden kurtulursun gezsen Anadolu’yu” dedik ama, Anadolu’yu unuttuk!
Köylerimizi unuttuk!
Terk ettik!
Bir de…
Alay eder gibi…
Gitmemek ve görmemek marifetmiş gibi, “O köy bizim köyümüzdür” şarkısını bütün çocuklarımıza bellettik!
Biz, güzelliklerimizi ihmal ettik…
En çok da evlâtlarımızı ihmal ettik, olmadık ellere bıraktık.
Derin boşluklara, dehlizlere attık!
“Başarılı ol, başarılı ol!” diye diye…
“Yarış atı”na döndürmeye çalıştık!
Test ile tost arasına sıkıştırmaya çalıştık!
Onlara kazanma, daha fazla kazanma hırsını aşıladık.
Başarıyı kutsadık, “Maddeye sahip olan her şeye sahip olur, çok kazanan mutlu olur!” mesajını verdik, her halimizle.
Kötü misaller olduk ya da karşılarına kötü misaller çıkarttık.
Elimizde sigara, “zararlı maddelerden uzak durmalarını” tavsiye ettik!
Faize bulaştık, helâl olanı tavsiye ettik!
Televizyonlarımızdan popüler kültür propagandası yapılmasına, MANEVİ VATAN’ımızın zeminin kaydırılmasına ses çıkartmadık ya da yeterince ses çıkartmadık.
Biz “ümmet” olmadık!
Ayağına diken batan kardeşimizin acısını hissetmedik.
Aksine, diken batıranlardan olduk!
Özümüz sözümüz bir olmadı.
Bir gün söylediğimizi bir başka gün, adeta tekzip ettik!
Muazzez Peygamberimiz’in saçını ağartan “Âyet” bize tesir etmedi.
Emrolunmadığımız gibi olduk!
Hasımlarımızın kinlerini şefkatimizle eritmek için çıktığımız yolda, eridikçe eridik.
Yola gelmelerine vesile olmamız gerekenlere benzedik!
Ya israf ya da cimrilik ettik…
Ticaretimizi fırsatçılıkla kirlettik.
“Ben siftah ettim, lütfen komşuma gidiniz!” diyen “ahi”lerimizi unuttuk.
“Halka hizmet, Hakk’a hizmettir!” diyerek çıktık yola…
Her imkân, Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için araçtı bizim için…
Araçlara daldık, amacı unuttuk!
Araçları sevdik, birbirimizi sevmeyi unuttuk!
Bugün yaşadığımız sıkıntılar, elbette hak ettiklerimiz.
“Hâşa zulmetmez kuluna Hüdası, herkesin çektiği kendi cezası!”
Ne varsa başımızda, hak ettiğimiz kadarı!
Başka çaremiz yok;
Anahtarı nerede kaybettiysek orada arayacağız!..
Anahtar, ne Atina’da, Ne Paris’te, Ne Londra’da, Ne Kopenhag’da, ne de İmralı’da!..
Anahtar, ‘MANEVİ VATAN’da!
Biz,
MANEVİ VATAN’ı çok ihmal ettik.
Bundan dolayı da, Ailemizi kaybetme noktasına geldik.
Çocuk istemiyoruz artık, ya da birden ikiden fazla çocuk zinhar istemiyoruz.
Evlenmek istemiyoruz, ne kadar mümkünse o kadar geciktiriyoruz!
Nüfusumuz hızla yaşlanıyor…
O kadar ki…
Aile Bakanımız bile, “Eğer trend bu şekilde devam ederse, 25 yıl sonra askere gidecek yeterince genç bulamayacağız!” diyor.
Bu haldeysek ve Sayın Bakan’ın da işaret ettiği kötü gidişe son verecek işe yarar tedbirleri almıyorsak, almayacaksak…
25 yıl sonra ne yapacağız, “hayâsızca akınlara” karşı?
***
Biz, çok muhafaza-kâr ve aynı zamanda çok ihmalkâr olduk!
ANA VATAN’ı ihmal ettik.
YAVRU VATAN’ı ihmal ettik.
MANEVİ VATAN’ı ihmal ettik.
Bir de, şunları hiç unutmayacağız:
· “MANEVİ VATAN” çökerse eğer, “MADDİ VATAN” da çöker!
· MANEVİ VATAN güçten düşerse eğer, bizim silâhlarımız bize döner!
***
Biz ne zaman ki “MANEVİ VATAN”ımızı ihya ettik, o zaman yükseldik.
Ne zaman ki “MANEVİ VATAN”ımızı ihmal ettik, bedelini çok ağır ödedik!
Bugün “birlik, beraberlik ve kardeşlik” ortamında buluşmak istiyorsak…
MANEVİ VATAN’ımızı güçlendirmek için dev adımlar atmaktan başka çaremizin olmadığının farkına varmalıyız!
Anahtarı olmayacak yerlerde aramamalıyız!
***
(*) Bu yazımız yayımlandığı Haber7.com tarafından Youtube’da da “görüntü destekli” olarak çok güzel bir çalışmayla verildi. Linkini arz ediyorum: https://www.youtube.com/watch?v=PS6yXW9KEIo