0

Hiçbir şey savaşın vahşiliği ortasında kalan çocuğun "Seni Allah'a söyleyeceğim" sözleri kadar masumiyeti ifade edemez.

Çocuğun bu şikayeti de içtendir, duası da, kini de. Her şeyi içten, saf, samimi ve doğaldır.

Aslında çocuklar bencildir. Her şeyi "kendi" merkezli düşünürler. Ağlarken, gülerken, uyurken, yerken ve yaşarken. Her şeyi kendini koruma refleksiyle yaparlar sadece.

İnsan başkasını, ötekini yani ikinci kişiyi büyüdükçe öğrenir, tanır ve onu var sayar.

Çocuğun bu saflığı ve doğallığı ötekine göre sözünü, eylemini ve düşüncelerini sınırladıkça kendi olmaktan çıkar. Artık ötekinin baskısıyla şekillendirir bütün yaşantısını.

Kişi yetişkinlikte bunu iki şekilde temellendirme olasılığı içindedir.

Birincisi "desinler" diye, ikincisi "adalet" için. Empati üzerinden kurulun "adalet"te ötekini saymak samimiyet içerir. Çünkü kendisi için istediğini başkası için de ister.

Burada içtenlikli bir samimiyet vardır. İç denetim veya otodeterminizm durumu vardır bu tutumda.

İkincisinde de kişi "desinler" diye kendi sözünü, eylemini ve tutumunu sınırlandırır.

"Desinler" tutumunda samimiyet yoktur, ikiyüzlülük vardır. İçtenlik yok zorlanmışlık ve mecburiyet vardır.

**

Ötekini kabul etme onu var sayma tutumu eğer adalet ve içtenliğe dayanıyor ise akıl ve ruh sağlığı korunduğu sürece bu tutum korunabilir.

Ama eğer bu tutum zorlanmışlık ve "desinler" diye takınılmış ise bu bir maskedir ve bu maske yaşlılıkta düşer.

Kişi gerçek kişiliğini, düşüncelerini ve tutumunu ortaya koyar.

Yaşlılıkta kimi insanların çekilmez bazı düşüncelere sahip olmasını birden hayata, insana ve çevresine karşı tutumlarının değişmesini böyle izah edebiliriz.

Akademi, siyaset ve sanat dünyasında sıkça rastlanılan bu yaşlılık dönüşümü maskelerin düşmesi olarak izah edebiliriz.

Ancak yaşlanınca ölümün yaklaştığını düşünerek hayattan intikam almaya girişirler.

Olmadık uçuk düşünceler ve gereksiz agresif tutumlarla o güne kadarki çizgilerinden çok farklı bir kimlikle ortaya çıkarlar.

Çok ciddi eserler ve başarılar ortaya koymuş birçok kişinin yaşlılıkta böyle anlaşılmaz ve gereksiz saldırganlıkları görünce o güne kadar yaptıklarının da "desinler" diye yapıldığını anlıyoruz.

"Doğru yolu" karakter halinde değil de "desinler" diye yaşayanlar bu maske düşme sendromunu kaçınılmaz yaşıyorlar.

Ama "doğru yolu" içtenlikle ve benimseyerek yaşayan insanlar ölüm korkusuyla "huysuz ihtiyar"a dönüşüp yaşamdan intikam almaya kalkışmazlar.

Çünkü dünyadan umut kesilmiştir. Ve atık "desinler" maskesinin anlamı kalmamıştır. Artık toplumdan utanma kalmamıştır. Artık "ne istiyorsa yapabilir." Zaten yüzde maskeyi tutan kaslar da gevşemiştir.