Akşam gazetesinin 19 Kânûnievvel 1932 târihli nüshasındaki 12 numaralı son başmakâlede bu mes’eleye tekrâr dönüyor. Lâkin bu def’a bir infiâl hâletirûhiyesi içinde değil, yumuşak bir üslûbla, “Armstrong’un iddiâ ettiği sefahatlerden zevk almadığını”, asıl zevk̆inin akşam sofralarında arkadaşlarıyle sohbet etmek olduğunu beyân ediyor:

“Müellifin, Gaziye, en çok istinat ettiği kusur, kadın ve içkidir.

“Gazinin âdî kadın eğlencelerinden, muharririn tasvir ettiği sefahatlerden zevk almadığını onu tanıyanlar pekâlâ bilirler. Gazinin bütün zevki, bütün sefahati, ekser geceler arkadaşlarını sofrasına davet ederek saatlerce muhtelif bahisler üzerinde konuşmasıdır. Bu konuşulan mevzular, ekseriya Gazinin naklettiği askerlik, mücadele, ihtilâl hatıralarıdır. Sofrada hazır bulunmak şeref ve saadetine nail olanlar, Gazinin, insanı saatlerce mephut [mebhût] ve hayran bırakan bir belâğatle anlattığı bu güzel şeyleri derin bir zevkle dinlerler.

“Gazinin bütün sefahati işte bu samimî, heyecanlı arkadaş sofralarıdır. [Mustafa Kemâl, bu noktada, Necmeddin Sadık’ın ağzıyle konuşuyor:] Kaç senedir, hususiyet ve samimiyet dairesine kabul edilmekle müftehirim: Başka bir âleme hiç rastlamadım.

“Gazi bu sofralarda, ekseriya rakı içer. Yukarıda da yazdığımız gibi, bunu gizlemeye de lüzum görmez. Fakat, müellifin, sık sık bahsettiği şarap ve şampanyayı Gazi hiç sevmez. Yüzbaşı Armstrong Gazinin rakı içtiği zamanlardaki hâlini görmemiş olduğundandır ki, bu ciheti tasvir etmek için Avrupa saraylarında geçmiş sahneleri model olarak almışa benziyor: Filhakika muharririn daha iyi bilecek mevkide olduğu gibi, oralarda, asilzade güzideler, nedim ve nedimeler arasında geçmiş orji gecesinin fecrinde, devrilmiş şarap kadehleriyle dolu yaldızlı masaların altında sızmış bir hâlde sırmalı hizmetçiler tarafından kaldırılan kırallar çoktur!..” (Akşam, 19.12.1932, ss. 1 ve 2)

Mustafa Kemâl’in “sefâhat”inin mûtâd işret sofralarında arkadaşlarıyle sohbetten ibâret olmadığını, biraz aşağıda, muhtelif Kemalist şahsıyetlerin şahâdetiyle tesbît edeceğiz…

Mustafa Kemâl’in Beyoğlu’ndaki “garsoniyer”i

Kemalist muharrirler, Mustafa Kemâl’in, daha Manastır Askerî İdâdîsi senelerinden başlıyarak, her cinsden bin bir kadınla düşüp kalktığını, (bu, onların nazarında bir “büyük adamlık” kıstası olduğu için) bir iftihâr hissiyle anlatıyorlar… Bu muharrirlerden biri de Emir Kıvırcık’tır. Kıvırcık’tan, “Ata”sının, anne tarafından büyük amcası Behiç Erkin’le berâber, 1909’da, Beyoğlu’nda bir “garsoniyer” tuttuğunu öğreniyoruz… “Ata”larının yaptığı her şey gibi, bu da, onlar için bir iftihâr vesîlesidir…

Kıvırcık’ın “çapkınlık evi” olarak isimlendirdiği “garsoniyer (garçonnière)”, Le Petit Robert lugatinin târifine nazaran: “Çok kerre randevu mekânı vazîfesi gören küçük bekâr evidir (Petit appartement de célibataire, servant souvent de lieu de rendez-vous)”.

1966, İstanbul doğumlu, Sabataîlerin Şişli Terakki Lisesi mêzûnu Emir Kıvırcık, (ne hikmetse hep “dedem” diye bahsettiği) büyük amcası Behiç Erkin hakkında Büyükelçi isimli bir kitabın (İstanbul: Goa Yl., 2007, 224 s.) müellifi...

Mustafa Kemâl'in, gencliğinden beri çok yakın bir arkadaşı olan ve soy adını da ona borclu bulunan Erk̃ânıharb Miralayı Behiç Erkin (İstanbul, 1876 – İstanbul, 11.11.1961, Eskişehir Enveriye Tren İstasyonu’nda âbidevî mezar), kendisine, “Mutlak Şef” tarafından, peş peşe İstanbul ve Çankırı Meb'ûslukları, (IV. ve V. Hükûmetlerde; Ocak 1926 – Ocak 1928) Nâfia Vekîlliği ve Budapeşte Büyük Elçiliği tevdî edilmiş mühim bir şahsıyettir.

Küçük yeğeni Kıvırcık'ın anlattığına göre, İkinci Cihân Harbi esnâsında, Fransa Büyük Elçisi iken (1939 – 1943), (aslında Türkiye vatandaşı olmıyan ve Türkiye'ye karşı hiç vefâ göstermemiş) 20 bin civârında Yahûdiye Türk pasaportu vererek, onları Nazilerden kurtarmış, Türkiye'ye gelmelerini sağlamıştır. (Toplamda yüz bin Yahûdi, “Ebedî” ve “Millî Şefler” tarafından, gizlice, Türkiye üzerinden Filistin’e sevk edilmişler, bu büyük hizmetleri sebebiyle İsrâil’in bânîleri arasında yer almışlardır. Bu husûsta müdellel tafsilât şu çalışmamızdadır: Kemalizm, İsrâil'in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?; Yeni Söz, 20.12.2017 - 9.1.2018, her gün tam sayfa 21 tefrika.)

Kemalist Rejimin ilk Devlet Demiryolları Umûm Müdürü olan Erkin, vasıyeti üzerine, Eskişehir Enveriye Tren İstasyonu'nda, Eskişehir Büyük Şehir Belediyesi tarafından inşâ ettirilen ve husûsen Yahûdilerin ziyâret ettiği âbidevî mezara defnedilmiştir. Kardeşi Dr. Talat Erkin (1900 – İstanbul, 18.8.1972) ise, Feriköy Kabristanı'na (muhtemelen Yâkubî kısmına) defnedilmiştir.

(Ahmed Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, İstanbul: Yenilik Basımevi, 1970: IV/206)

Resmin en solundaki Yalman, üç dostuyle hasbihâl ederken görülüyor… Resmin en sağındaki Büyük Elçi Behiç Erkin, Kemalist Rejimin, 2. Cihân Harbi esnâsında 20.000 Yahûdiyi Türkiye’ye (ve oradan da Filistin’e) göndererek Yahûdi Âleminin şükrân hislerini kazanmış mühim bir şahsıyeti idi… Fanatik Kemalistler, onun, gencliğinde, arkadaşı Mustafa Kemâl’le berâber, Beyoğlu’nda bir “çapkınlık evi”, yânî “garsoniyer” tutmuş olmasıyle dahi iftihâr edebiliyorlar…

***

Vatan gazetesinin İnternet sitesinde, Emir Kıvırcık'la, 3 Aralık 2007'de, büyük amcası Behiç Erkin hakkında yapılmış, “Ata'nın Beyoğlu'ndaki Çapkınlık Evi” başlıklı bir mülâkat dikkati çekiyor.

Kıvırcık'ın ifâdesine nazaran (ki başka kaynaklar da bu husûsu têyîd ediyorlar), Türk vatandaşı olmadıkları hâlde, Türk pasaportu vermek sûretiyle, “20 bin Yahûdiyi Nazilerin ellerinden kurtarıp Türkiye'ye gönderen” Behiç Erkin, gencliğinde de Yahûdilerin ve Selânikli arkadaşının çok yakın bir dostuymuş…

(Milliyet, 19.8.1972, s. 9)

Behiç Erkin’in kardeşi ve Emir Kıvırcık’ın anne dedesi Tıb Dr. Talat Erkin’in vefât îlânı…

***

Bu mülâkat, baştan sona, fevkalâde ibretâmîzdir. Memleketimizi idâre edenlerin ne büyük bir gaflet içinde bulunduklarına esef etmemek elde değil…

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi ziyarette bulunan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in onuruna verdiği yemekte Çankaya'ya sürpriz bir ismi de davet etti. Bu isim İkinci Dünya Savaşı sırasında 20 bin Yahudi'yi soykırımdan kurtaran Fransa Büyükelçisi Behiç Erkin'in yazar torunu Emir Kıvırcık'tı... Kıvırcık, Paris'te Yahudilere pasaport sağlayıp ardından trenlere bindirerek Türkiye'ye gönderen dedesinin hikâyesini Gül'ün isteği üzerine Peres'e de anlattı. Kıvırcık'ın önümüzdeki hafta piyasaya çıkacak olan 'Cepheye Giden Yol' kitabında ise aynı zamanda Çanakkale Savaşı'nın lojistik sorumlusu, Devlet Demir Yolları'nın ilk Türk müdürü, genç subayken Atatürk'le aynı evde yaşayan ve Bayındırlık Bakanlığı da yapan Behiç Erkin'in Kurtuluş Savaşı yıllarındaki kahramanlıkları yer alıyor. Kıvırcık ile, Çankaya'daki yemekte yaşadıklarını ve Peres ile ne konuştuklarını, dedesinin hayatı üzerinden Kurtuluş Savaşı'nı konuştuk...

“- Yemeğe çağırılmanız sürpriz oldu mu?

“- Çok büyük bir sürpriz oldu. Akşamüstü saat 16.00 gibi Cumhurbaşkanlığı'ndan telefon geldi. Arayan görevli akşam 20.00'de Gül'ün Şimon Peres onuruna vereceği yemekte beni de görmek istediğini söyledi. Hemen İstanbul'dan Ankara'ya gittim. Yemekte Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan beni masaya götürdü. Gül de ‘İkimizin arasına gir’ dedi. Ben Peres ile Gül'ün arasında diz çöktüm. Sonra da Gül, Peres'e ‘Size çok kıymetli bir ailenin ferdini tanıştırıyorum’ dedi ve gerisini benim anlatmamı söyledi.

“- Dedeniz Yahudileri nasıl kurtardı?

“- Bunların 10 bini Fransa'da yaşayan Türk vatandaşı Yahudi. Diğerleri Türk vatandaşı olmayan ama Türkiye'den ve Osmanlı'dan göç eden Yahudiler. Dedem Türkçe konuşanlara hemen pasaport verilmesini, bilmeyenlere de 6 kelime Türkçe ezberlettirip, pasaport verilmesini sağlıyor.

“- Bu kadar detaylı araştırmada dedenizin 20 bin Yahudi'yi kurtarmasını nasıl bulamıyorlar?

“- Evet, enteresan bir durum. Soykırımdan sonra BM bünyesinde oluşturulan bir komisyon dedemi çağırıyor ve 18 soruluk bir form verip doldurmasını istiyorlar. Ama dedem formu doldurmuyor ve 'Benim yaptığım sadece insanlık görevi' diyor. Zaten kitap çıktıktan sonra İsrail Büyükelçisi beni çağırdı ve kitabı hangi kaynaklardan yararlanarak yazdığımı sordu. Ben de Dışişleri Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve İsrail'in oluşturduğu Soykırım Müzesi'nin arşivinden yararlandığımı anlattım. Çok şaşırdı çünkü müzelerinde böyle bir bilginin bulunduğundan haberdar değildi.

“- Atatürk'le dedeniz Behiç Erkin'in dostluğu ne zaman başlıyor?

(https://www.dr.com.tr/yazar/emir-kivircik/s=266503?srsltid=AfmBOorW-L4VT3u8_Sw14eYRdMee_6I7P92jDsD5FLnYimFo6ENgMr6u; 25.9.2025) (https://www.gazetevatan.com/yasam/atanin-beyoglundaki-capkinlik-evi-149960; 25.9.2025)

Bu Cemâatin mezhebi, “Ata”larının “garsoniyer”iyle dahi iftihâr edecek kadar geniştir!