0

Dün sabah bir gazetenin kenarında köşesinde kalmış bir haberi okuyunca gözlerime inanamadım. Dahası nevrim döndü rakamları görünce. Güney kıyılarımızın tatil beldelerinden Bodrum ilçesinde sosyete ve ekabirlerin uğrak yeri olan Türkbükü'nde lüks bir restorana ait hesap ekstresinde yazan yekunu duyunca eminim sizinde gözleriniz yuvasından fırlayacak gibi olacaktır. Dört kişi bir ikindi üzeri yemek yemişler anlaşılan. Hepsi hepsi midye dolma ile birlikte sıcak soğuk üç tabak beş yiyecek ve bardak dolusu içecek işte. Toplam maliyet Dört Bin TL'nin üzerinde. Yanlış okumadınız dört zengin kafadarın üç beş kap yemek ve içecekleri için bir saatte ödedikleri rakam 4000 küsur TL...

Bu zor günlerde ülke ekonomisinden yana ardı ardına gelen haberlerin arasında böyle bir yazı gözüme çarpınca paylaşayım istedim. Sonra bu sabah köşe yazarlarının ne yazdıklarını merak edip okuduğum bir esnada Yeni Şafak gazetesinden İbrahim KARAGÜL'ün yazısı çekti dikkatimi. Yazının başlığı en az yazdığı yazı kadar uzun ve bir o kadar hamasi!

"İşi silah olan silahına, işi kalem olan kalemine sarılsın. Yumrukları sıkın, hazırlanın! Şanlı bir mücadele başlıyor..." şeklinde yazının başlığı. İşte bu yüzden benim de ne bozduracağım bir dolarım ne de bir köşede sağladığım param yahut da altınım yok hamdolsun. Hamdolsun diyorum çünkü ne kadar para o kadar dünyevileşme, o kadar tefessüh -bozulma, yozlaşma- demektir ki benim hayatımda şimdilik bu yönde bir sefihe ve de sefahate yer yok. Varsa yoksa elimin kiri yazılarım var başka da bir şeyim yok. Aklım erdikçe, gücüm yettiğince, dilimin döndüğünce de yazmaya devam edeceğim.

İyi de senin yazdıklarını kaç kişi okuyor be mübarek. Okuyup da nasiplenesi, ya da kendisine hakikatli bir pay çıkarası? Hele ki şu günlerde büyük şeytan ABD ve batılılarca yekvücut halde başımıza örülmeye çalışılan çorap karşısında az da olsa bir önleme vesile olası. Yazdıklarımı kaç kişi okur ya da kale alır bilemem ama bildiğim bir şey varsa o da "Bir musibet bin nasihatten yeğdir" sözünü ülke olarak yaşamaya hazır olmak zorunda oluşumuzdur.

Yahya Kemal'in 1900'lü yılların başında ifade ettiği "Eskiden İstanbul istihlak ile yaşarken şimdi istihsalle yaşamak mecburiyetindedir" sözü geldi bir en aklıma. Hülasası bu denli kalabalık olmuş iken hep tüket hep tüket nereye kadar, az biraz da üreten olun be yahu demek ister merhum şair. O zamanın Türkiye'sinden bu güne değişen bir şey olmuşsa o da iyiden tüketen, hazır yiyici, sefih adamların giderek arttığı bir ülke olduğumuzdur.

Ülkemizin karşı karşıya olduğu bu saldırıyı ekonomik veriler üzerinden izah edecek, belki de tartışacak kadar bilgiye sahip değilim ama bir şeyleri söyleyebilmek için ekonomist olmaya da gerek yok diye düşünüyorum. Azıcık basiretli olan herkes gelinen son noktayı ziyadesiyle öngörecektir. Biz yarım yamalak da olsa İslam'a, Filistin halkına, Mültecilere ve de haksızlığa maruz kalmış kim varsa hamilik yaptığımız sürece başımız esen olmayacaktır. Bu yüzdendir ki ticari savaşların, mezhep çatışmalarının, terör faaliyetlerinin odak noktası her zaman bu coğrafya ve bu coğrafyadaki bizler olacağız. Bu gerçek ki kıyamete kadar sürecek olan bir imtihandır vesselam. Oysa benim değinmek istediğim konu başka daha başka bir şey.

Yazının kalanında sarf edeceklerim kesinlikle siyasi ya da felsefi değildir. Bütünüyle demografik, ahlaki ve toplumsal hayat tarzımızın ne yönde evrildiğinden yanadır. Uzağı göremeyenler olarak ne yazık ki tuzağı göremeyenlerden olduk. Bu cihetle daha düne kadar okullarda tebeşir parası toplayan bizler, okul aile birliği üç beş kuruş para istedi diye feveran eden bizler, eskisini çerçiciye verip incik boncuk, tas tabak alan bizler ne oldu da kısa sürede Karun'a rahmet okuturcasına bir şaşaya ve lükse esir oluverdik. Oysa yeni yeni fabrikalarımız, yeni petrol kuyularımız, tarımda, hayvancılıkta, sanayide yapılmış adı belli bir devrimimiz yokken hem de.

Bütün bu gerçekler gün gibi ortadayken lüks alış veriş mekanlarını yol edinişimizin, neredeyse her yaz mevsimi tatil beldelerine akın edişimizin, yüz elli metrekare evlere sığamayışımızın, bindiğimiz arabalarımızı borç dert durmadan yenileyişimizin, maaşımız kadar tutan telefonlarla caka satışımızın, asgari ücretli halimize bakmayıp doktorla, mühendisle boy ölçüşmeye kalkışımızın bir bedeli olmalıydı tabiî ki.

Bugün gelinen son nokta bu bedeli ödemeye hazır mısın sorusundan başka bir şey değildir. Ve korkarım ki bu bedeli ödemek öyle kolay kolay olacak gibi de görünmüyor. Sosyal medyada beylik cümleler paylaşarak kimse kimseyi kandırmasın. Dünyanın en zor şeyidir malından vermek. İşte bu yüzden ağır bir imtihanla karşı karşıya olduğumuz aşikardır. Dahası bunca sefahate alışmışken, çolumuzun çocuğumuzun elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemişken, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındayken, "yok" denen o kör olası cevabı çeyrek asırdır rafa kaldırmışken, ayakkabılarından şapkalarına varana dek marka ile donattığımız zavallı evlatlarımıza en lüksünden telefon ve yaşam biçini hediye etmişken hem de.

Rahmetli Timurtaş Hoca'nın dediği gibi. Hem "Ya Rabbi zalimlere güç- kuvvet verme diyecek-sin hem de gidip onların mallarını pervasızca, sınırsızca satın almanın garabetine düşeceksin." İphone'e, Adidas'a, Parlement'e, Dolar'a, Euro'ya, bilmem ne marka eşyaya, araca, kıyafete, yiyeceğe ve içeceğe velhasıl yüzlerce marka ve yaşantıya gözünü kırpmadan para döken Osmanlı torunları olarak bunlardan adım gibi feragat etmediğimiz/edemediğimiz sürece bu ticari ve imani savaşı kaybetmeye mahkûm oluruz. Hele hele üç tarafı sularla çevrili ülkenin sahipleri olarak artık çeşme suyunu beğenmeyen ve adım başı şişe su satın alan müminler haline gelmişken.

Ne var ki Müslüman olmayı şükretmeyi, kanat etmeyi beceremiyorsak Şintoist Japon halkına özensek dahi yeter bize. Adamlar onca ürettiklerinin onda birini bile tüketmediği gerçeği bize en güzel örnek olsa gerek. Atmış metrekare evler, toplu taşıma araçlarında yolculuk, az uyku, az yemek ve hayatlarını idam ettirecekleri eşya. Allah aklımızı başımıza devşirmemizi nasip etsin, ya değilse yaşarken kabına ve de evine, ölünce de giderek tabuta sığmaz hale gelen doyumsuz ümmetin bu parayla imtihanı kolay olacak gibi görünmüyor.