Öfkenin yakıcı alevi ne de yüksek sesin sert yankısı, çevremizde güzel bir etki bırakır. Hepimiz zaman zaman öfkemize yenik düştüğümüzde kontrolümüzü kaybederek sesimizi yükseltebiliyoruz. Sosyal hayatımızda, özellikle de trafikte veya aile içinde, basit bir meselede dahi bu öfkenin bizi ele geçirdiğini görmek mümkündür.
Peki, bu durum tamamen bizim doğamızdan mı kaynaklanıyor, yoksa çevremizden mi bize sirayet ediyor?
Bu suale işin uzmanları farklı cevaplar verdiğinden kimi zaman öfkemizin kaynağını anlamakta zorlanıyoruz. Acaba bu davranış, yaratılıştan gelen bir mizacımız mı, yoksa içinde yetiştiğimiz aile ve çevre ortamından öğrenilmiş bir durum mu? Çocukluk yıllarında duyduğumuz yüksek sesler, tartışmalar ve öfkeyle söylenen sözler belki de bizde bir iz bırakmış olamaz mı? Ama ne olursa olsun, bu durumun değiştirilebileceğini bilmek bir umut kaynağıdır.
Öfkemizi dizginleme konusunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatı ve tavsiyeleri bize en güzel rehberdir: Bir gün bir sahabe, Peygamberimize gelerek, “Bana nasihat et” dediğinde, Peygamber Efendimiz üç kez üst üste sadece “Öfkelenme” diye buyurmuştur. Bu kısa ama derinlikli öğüt, aslında insanın öfke karşısındaki en büyük zorluğuna işaret eder. Öfke, aklı gölgeler, doğruyu yanlıştan ayırmayı güçleştirir. Peygamberimizin başka bir hadiste öfkenin, şeytanın insanı ele geçirdiği bir an olduğunu söylemesi de aslında bu noktaya işaret eder.
Efendimiz, öfkeyle başa çıkmanın yollarını da bize öğretirken öfke anında susmayı, dilimizi kontrol etmeyi öğütlemiştir. Susmak, belki de o an için en büyük kurtarıcıdır; çünkü söylenmiş bir söz geri alınamaz, ama susmak her zaman telafisi olan bir şeydir. Ayrıca, bulunduğumuz pozisyonu değiştirmenin, mesela ayaktaysak oturmanın ya da oturuyorsak uzanmanın, öfkeyi yatıştıracağını bildirmiştir. Bu mevzuda bir başka güzel tavsiye ise abdest almaktır; çünkü öfke, ateş gibidir ve ateşi söndürmek için su gerekir.
Bu öğütleri günlük hayatımda rehber edinmeye çalışırken “Ya Latif” virdi, kalbimi yumuşatmaya yardımcı oluyor. Ancak insanız ve bazen ölçüyü kaçırdığımız, sesimizi yükselttiğimiz anlar oluyor. Bu duruma hem üzülmekte hem de öfkeme yenildiğim için pişmanlık duymaktayım. Burada önemli olan, her hatanın farkına varmak ve hatalarımızı düzeltme niyetimizin olması önemlidir. Çünkü, öfkenin ve yüksek sesin insan ilişkilerinde ne kadar yıkıcı olduğunu biliriz. Sevgiyle kurulmuş bağları zedeler, araya soğukluk sokar. Sözlerin sertliği, en güzel muhabbetlerin üzerini kaplayan bir sis gibi her şeyi boğabilir. Bu nedenle, Peygamberimizin nezaketini, sabrını ve sessizliğin gücünü rehber edinmek en doğrusudur.
Öfkenin bizi esir aldığı anlarda unutulmaması gereken bir hakikat ise “Allah, sabredenlerle beraberdir.”
Bir insanın kendi nefsine açtığı en büyük savaştır öfke kontrolüdür. Dolayısıyla bu savaştan galip çıkmak ancak irade ve dua ile mümkündür. Hayat, sakin bir su gibi akıp giderken, bizlerin bu huzurlu akışı bozmamak için dikkatli olmamız gerekir. Geliniz sesimizi alçaltıp, öfkemizi dindirmek ve Peygamberimizin güzel ahlakını örnek alarak huzurlu bir hayatın kapılarını aralayalım dostlar.