Bir yılın daha sonuna geldik. Ne demiş Herakleitos “Panta Rhei” yani her şey akar… Aynı derede iki kez yıkanamayız çünkü ne biz dünkü halimizle aynıyızdır ne de deredeki akan su. 2025 yılına hoş geldin diyen siz ile güle güle diyen siz’in arasındaki farkları düşündünüz mü?
Yeni yıl, umut kadar yetersizlik duygusunu da tetikleyen bir zamandır. “Bu yıl değişmeliyim” söylemi özellikle mükemmeliyetçi, kaygılı bireylerde özşefkati değil özeleştiriyi besliyor. Sürekli bir şeylerin değişmesi ve düzelmesi gerektiği algısı zamanın güzelliğini gölgeliyor. Adeta tavşanın havuca koşması misali sürekli bir tüketim arzusu ile ilerliyoruz. Ancak bir bakıyoruz ki yıllar birbirini kovalamış ve ömür tükenmiş. Sonra oturup nerede eski yıllar, eski halim ne kadar güzelmiş demeye başlıyoruz.
Oldu mu sana hiçbir yere varmayan hamster çarkı J
Yeni yıl, çocuklar için oyun; yetişkinler için ise performans takvimidir. Ancak artık bu döngümüzü çocuklarımıza da yansıtıyoruz. Yeni yıl, yeni çocuk beklentisi sayesinde çocuklarımızı da yeni yılda değişime zorluyoruz. Ancak yetişkindeki değişim kavramıyla çocuk zihnindeki değişim kavramı ne yazık ki aynı algıyı oluşturmuyor. Yetişkinler için değişim; umut, güzellik, refahın yükselmesi gibi anlamlar taşırken çocuk için ise “olduğum halimle kabullenilmiyorum” anlamı taşır. “Bu yıl daha çok çalışmalısın, daha uslu bir çocuk olmalısın” gibi söylemler çocuk zihninde “şu an yeterli değilim” şeklinde karşılık bulur.
Çocuklar yeni yıla takvimle değil, ilişkilerle girerler. Yani takvim değişse de aile iklimi aynıysa çocuk için “yeni” bir şey yoktur.
Hayatımızda sürekli ileriye odaklanmak bugünümüzü görmemizi engeller. Değişim zamanı nefes aldığımız her andır.
Ayrıca asla unutmayalım ki; yeni yıl hedefleri bazen gelişim değil, kişinin kendisine açtığı yeni bir dava dosyasıdır.