Sevgi ve şefkat görüntülerine o kadar ihtiyacımız var ki… Sevgi, derin bir şefkatin yoğun hissidir. Şefkat ise karşılıksızdır. Belki de en çok ihtiyacımız olan sevgi değil şefkattir aslında. Son yıllarda karşılıksız sevgiyi bulmak zorlaştı. Şefkat ise imkansız hale geldi.
Kendine Acımasızlık
Günümüzdeki kendine dahi şefkat göstermeyen insan sayısı her geçen gün artıyor. Bir başkasına söylemeyeceği kadar sert eleştirileri ne yazık ki bireyler kendilerine söylüyorlar. Adeta kendilerine acımasızca saldırıyorlar. Sevgi, sadakat gibi olumlu kavramlara kendilerini layık görmüyor, kendi değerini bir başkasından gelecek övgüyle belirlemeyi bekliyorlar. Kendinizi gerçekten olduğunuz gibi kabul edebilseydiniz nasıl hissederdiniz? Kendinizle ilgili en çok neyi kabullenmekte zorlanırdınız?
Bir şeyler ters gittiğinde herkesin sizden daha iyi zaman geçirdiğini ve en kötü olanın kendi durumunuz olduğunu mu düşünürsünüz?
İşte tüm bu soruların cevabı kendinize verdiğiniz şefkat ile ilişkilidir.
O kadar uzaklaşmışız ki bu duygulardan her yıl Yaren Leyleğin yolunu gözlemek bile bizlere mutluluk verir oldu. Adem amca ile Yaren Leylek 14. Kez buluştu. Yani Yaren Leylek yuvasına yeniden döndü. Adem amca sağlıkla bir yıl daha geçirdi ve bu yılda onu karşıladı. Yaren Leylek döndü ama Adem amca da çok şükür ki hayatta. Fotoğraflanan karede saf bir şefkat, sevgi ve vefanın aynı karede yer aldığını görmek günlük yaşamda kendi doğasından uzaklaşan insan için aslında tokat niteliğinde.
John Locke’un tabula rasa (boş levha) önermesinde yer aldığı gibi insan zihninin yaşam içerisinde deneyimler ve algılarla dolması sonucu günümüzde uzaklaştığımız olumlu duyguların hala var olduğu çarpıyor yüzümüze.
İnsan aslında sadece bir hafızadan ibaret. Bu hafızayı nelerle doldurduğumuz neleri saklamak istediğimiz neleri hafızadan öte tutum kalıbı haline büründürdüğümüz yaşamımızı kolaylaştırırken bir yandan da zorlaştırıyor.
Yaren Leylek ile Adem Amca’nın fotoğrafını herkes evine asmalı. Özünde olan ancak unuttuğu duyguları yeniden anımsaması için…
Bu haftanın sorusu: Hayatınızın filmi çekilecek olsaydı hangi anılarınızın görülmesini ve sizin hakkınızda neyin bilinmesini isterdiniz?
Ve en önemlisi bu filmin sonunda izleyici hangi duyguyla salondan ayrılmasını beklerdiniz?