Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.99
Gram Altın
2518.27
BIST 100
10885.84
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Nisan 2023

​Mescid-i Aksa işgalden nasıl kurtulur?

Filistin’e ait toprakların görülmemiş bir zalimlikle işgal edilmesi ve Mescidi Aksa’ya düzenlenen baskınlar yalnızca Müslümanların değil insanlığını muhafaza edebilmiş tüm insanların da vicdanını yaralıyor. Müminler tüm bunlara ek olarak bu yaranın cerahatini de ciğerlerinde taşıyor. Bu sebeple olacak ki Filistin’in yıllar itibariyle nasıl işgal edildiğini gösteren haritayı her gördüğümüzde Cahit Zarifoğlu’nun “Filistin bir sınav kâğıdı, her mümin bunun önündedir.” dizeleri aklımıza geliyor.

Medeni dünyanın düzensizlik, ayrımcılık ve ikiyüzlülük üzerine kurulu düzeni, ne yazık ki hala varlığını koruyor. Bu gerçeğe rağmen dünya, insan hakları namına uydurulmuş devasa bir masala uluslararası kurum/kuruluşlar üzerinden inandırılıyor. Bahsi geçen uluslararası kurum/kuruluşların, Müslümanların zulüm gördüğü tüm zamanlarda aktif olarak var olduğunu görmek bizi kahretse de karşı karşıya kaldığımız bu ikiyüzlü tavrın dünyada kendine meşru ve kalıcı bir yer edindiğini görüyoruz.

Siyonist İsrail gibi meşrebinde işgal, zulüm, korkaklık, alçaklık bulunanların kurgulamış olduğu mevcut dünya düzeninde haydutların, zalimlerin ve işgalcilerin kendilerini suçlamalarını, yargılamalarını bekleyemeyiz. Çünkü bu gücün sahipleri ve düzensiz düzeni kurgulayanlar, kendi çıkarları mevzu bahis olduğunda kullanmak üzere ‘haksızlığı mutlak hak gören’ kuralları, medya araçlarını ve bunları destekleyen kavramları uydurmuş, genel geçer haline getirmiştir.

İşte İsrail’in kendi iç çatışmalarını, karışıklıklarını bırakıp Ramazan ayında Mescidi Aksaya saldırması, orada ibadet edenleri ters kelepçe ile yere yatırıp tutuklamasının dayanağı Batı’nın bu meşrulaştırılmış ikiyüzlü tavrında gizlidir. Bu nedenle şaşaalı cümleler, afili isimlerden oluşan kuruluşlar ve Batı’nın kendi çıkarları için uydurduğu fakat Müslümanlar söz konusu olduğunda işe yaramayan kavramlar artık bir kenara bırakılmalıdır.

Dolayısıyla bugün Müslümanlar olarak, etkileşim oluşturmak, kamuoyu yapmak, ekran başlarında ah vah etmekten ya da boykot etmekten daha fazlasını yapmamız gerektiğine inanıyoruz. Fakat yetiştirdiğimiz nesiller Mescidi Aksa’nın kutsiyetini, ecdadımızın oraya hürmetini ve hizmetlerini bilmiyorsa, bununla beraber Doğu Türkistan’ın işgalinden rahatsız olmuyorsa, hala kendi keyfince hayatına devam edebiliyorsa ve Müslüman bir milletin topraklarını işgal etmenin ne demek olduğunu kavrayamamışsa daha alınacak çok yolumuz var demektir.

Öncelikle haydut İsrail gibi işgalcilerin ve mazlumlara zulmedenlerin; Irak, Suriye, Doğu Türkistan, Yemen, Afrika ve Bosna-Hersek’te Batı’nın sessiz kalmasını ve kendi kurdukları dünya düzeninden güç ve cesaret aldıklarını iyi idrak edip, yeni bir strateji ortaya koyulmalıdır. Bu bağlamda Mescidi Aksa özelinde Filistin’in özgürlüğü, yalnız orada yaşayanların değil tüm dünya Müslümanlarının istikbali için ve Batı’ya yeni dayanak noktaları oluşturmamak için önem arz etmektedir.

Hülasa, Mescid-i Aksa’nın işgalden kurtuluşu, Osmanlı’da olduğu gibi tüm insanlığa adalet, barış ve huzur getirecek yeni bir hikâyenin yazılmasına bağlıdır. Bütün dünya Müslümanlarınca yazılacak bu yeni hikâyenin ilk cümlesi “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.” olmalı ve İstiklal Marşı’nı tam anlamıyla idrak etmeden bu hikâyeyi yazacak kalem bulunamayacağı iyi bilinmelidir.

 
TDV kurban