İnsanın hayatı, hayali, hali ve ahvali üzerine kurulacak cümlelerin her biri edebi sanatlardan birine yaslanmak durumundadır.

Hayat ile Edebiyat arasında öyle sıkı bir bağ vardır ki o bağı koparmayı bırakın, o bağın zayıflamasının bile düşünmenin imkanı yoktur.

Bu zaviyeden bakıldığında her edebi tür, hayatla edebiyat arasında inşa edilmiş muhkem birer köprü mesabesindedir. İnsanın geçmişten geleceğe hayatın gerçeklerinden edebiyatın güzelliklerine götüren bu köprülerin en önemlilerinden biri de öyküdür.

Sınırları romana göre biraz dar olsa da şiir ve denemeye göre öykünün sınırları hayli geniştir. İnsana , dünyaya, eşyaya, aşka ve hayata öykü penceresinden bakmak insana nice kapılar açacaktır. Bundan dolayı arada bir öykü kitabı okumak hepimize son derece iyi gelecektir.

İMZASI ÜSLUBUNDA

Kütüphanemin okunmuş kitaplar rafında en son yer alan kitap Refika Mert’in “Ters Akor” isimli kitabı.

101 sayfadan oluşan kitapta 20 öykü yer alıyor. Kitap, okurunu “Yedi İklim” etiketiyle selamlıyor. “Ters Akor” ; Yedi İklim’in öykü serisinin 9. Kitabı.

Kitabın raflarda yer alış tarihi Eylül 2025

Refika Mert, öykülerini özgün bir üslupla anlatıyor. Öykülerine imzasını üslubuyla atıyor. Yazar; öyküleriyle okurlarını dış dünyadan daha çok iç dünyada bir seyahate davet ediyor. Öykülerde okurun en çok karşılaşacağı kelime “DÜŞ” kelimesi..

Yazar, öykülerinde sözü çok uzatmıyor. Fakat okurlarından ciddi manada bir dikkat ve sabır istiyor. Öykülerde cümleler öyle ustaca kurulmuş ki; bir kelimeyi kaçırdığınızda bütün bir öyküyü heba etmiş oluyorsunuz.

Yazar öykülerini lebalep sürprizlerle doldurmuş. Öyle ki; bu sürprizlerle öykülerin neresinde karşılaşacağınızı hiç kestiremiyorsunuz. “Ters Akor”un satırları arasında dolaşırken kendinizi edebiyat denizinde, öykü gemisinde hissediyor, deneme, şiir ve vecize limanlarını defaatle selamlıyorsunuz.

Öykülerdeki yüksek betimleme engin ufuklardan haber veriyor.

ÇOCUKLUĞUN YANINDAYSA GİR!

Yazar öykülerine “aradığınız yüze ulaşılamıyor” yazısıyla Bismillah diyor. Öykünün satırlarında kadim bir yüz arayışı hissediliyor.

“Mabede çıkan çocukluk” başlıklı öykü, yazarın mesleğinden haber veriyor. Yazar; mikrofon uzattığı mabede şu hakikati söyletiyor:

“Ey kişi! Şayet çocukluğun yanında değilse, buraya giremezsin.”

“Öğretilmiş uyku” öyküsü, özgürlüğünü kaybederek gücü elinde tutan zorbaların insanın uykusunda bile rahat bırakmadıklarını haykırırcasına ilan ediyor.

Gerçekler Mabedi, modern insanın kutsayarak mabede dönüştürdüğü mekanlara ciddi atıflarda bulunuyor.

Rüzgarına kapılan insanları gidişat nereye götürür? sorusunun cevabı; “Anafor” isimli öyküde.

Makam ve servetin insana getirdikleri ve ondan götürdükleri “SU” başlığını taşıyan öyküde işlenmiş.

“Düşlerimi uyandırmayın” başlıklı öykü; düşlerini uyandırmaktan korktuğu için uyumayan bir adamın öyküsü.

Pazartesi, Perşembe mi? başlıklı öykü, günler üzerinden derin mesajlar veriyor.

Yazar; genel kabullerin kuşattığı hayatlara “VE’YE ÖZGÜRLÜK” başlıklı öyküsüyle yüksek sesle itiraz ediyor, “hep öyle diyorsunuz, böyle de olamaz mı?” diyor.

Minibüs yolculuğundaki insan halleri, ‘’Yolcu’’ başlıklı öyküde hakkı verilerek işlenmiş. “Kalmalıyız” başlıklı öyküsünde yazar, düşlerin götürdüğü öyküleri ele alıp onlara dair cümleler kuruyor.

Yarım öykü; yarım kalan ömürler gibi, yarım kalan öykülerin de olduğunu insana iliklerine kadar hissettiriyor.

Ağaç; bir okur olsaydı, okuduğu kitaba hangi notları düşerdi? Cevabı “ALLI” başlıklı öyküde..

Kapı önündeki kalabalık ayakkabılı ve çorba kokulu evleri arayan yolcunun dramı, “AKİS” başlıklı öyküde resmedilmiş.

Bitmeyen sevginin tükenmeyen aşkın bir ömür evliliğin sırları, “Sevgi neydi?” başlıklı öyküde özetlenmiş..

“Avucumdaki yokuş” başlıklı öykü, “Herkesin bir derdi var” hakikatine bir cümle daha ilave ettiriyor: “Herkesin birde yokuşu var.’’

Atların getirdiği haberler “Gece atlarını şehre sürünce” başlıklı öyküde. Hayatın gerçekleri vezninde işlenmiş.

Gökyüzüyle küs, yeryüzü sakini kentlilerin hazin durumu, “Yağmuru bekleyen adam” isimli öyküde çarpıcı bir üslupla ele alınmış.

“Anneler başlatır şiirleri” öyküsünün başlığı bile yeter kitaba değer katmaya.

Yazar; “Yıldızımı bulsunlar” adlı öyküyle okurlarından müsaade isterken “her deli denilen, deli değildir” dercesine kulaklara küpe olmaya namzet şu cümleyi kuruyor:

“Meczuplar gökyüzüne döker içini ve gökten bekler takdiri”.