Bu satıları yazarken oy verme işlemleri devam ediyordu. Rabbim, ahlak, vicdan sahibi, güzel insanların hatırına ülkemizi yabancıların kirli emellerinden korusun. Ben ise şu vakitlerde Bayburtlu Yusuf'u düşünüyorum.
Yusuf'un gözlerine iyi bakınız. Yüzünün güzelliğine, masumiyetine, nezaketine, terbiyesine ve insana olan hürmetine. Orada bir tarih asılı…
Yıllardır bizden söküp alınmak istenen kültürümüzü, seciyemizi, ahlakımızı, irfanımızı gördüm ben.
Ne diyordu Yusuf, " Biz böyle gördük. Bize böyle öğrettiler." "Bakın, ne yaparsanız yapın beni yıkamadınız, kültürümden, karakterimden, ahlakımdan, tarihimden, geçmişimden kopartamadınız" der gibiydi.
Ne demişti Yunus?
"Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilim geride, illa edep illa edep."
Bizim kültürümüzde edepten yoksun bir profesörün kıymeti yoktur. "Önce edep, illa edep" dedi büyüklerimiz. "Edep, ilimden önce gelir" diyordu Hz.Ömer.
İmam Gazali de; "Ahlakın en mükemmeli, edebin en üstünü, dinde edeptir. Dinde yücelmek, Allah'ın emirlerine itaat edip, peygamberimizin edeplerini bilmek ve uymak ile mümkündür" demişti. Çünkü peygamberimiz "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyurmuştu.
Tarihçi İsmail Hami Danişmend, Avrupalı gezginlerin ve yazarların Osmanlı için söyledikleri sözlere yer verdiği bir kitabında;
"Osmanlı'da insanlar arasında yere tükürerek edepsizlik eden bir Müslüman'ın şahitliği kabul edilmezdi" diyor. Şu hassasiyete bakar mısınız?
Öyle ki bu anlayış günlük hayatın her alanına sirayet etmişti. Çünkü bizim kültürümüzde insan demek, imrenilecek edep ve nezaket timsali kimse demekti. Örneğin Osmanlı döneminde dedelerimiz "Edeb Ya Hu!" derlermiş.
Çünkü onlar Allah'ı görüyor gibi yaşamaya çalışırlardı. "Bizi takip eden, her halimizi perdesiz, engelsiz gören, şu anda bizim durumumuza bakan Allah var!" manasını hatırlatmak için her yere "Edeb Ya Hu!" yazarlardı.
Mezar taşı mimarisi bile, insana saygı üzerine inşa edilmişti. Yaşayanlara verilen değer ölüye de verilmişti. Mezar taşları bile, edep ve zarafetin bütün inceliklerini gösteren birer sanat ve edebiyat şaheseridir.
Bizim medeniyetimiz aynı zamanda bir ahlak, edep, incelik, zarafet, nezaket medeniyetidir.
Ebeveynler çocuklarını İslam ahlakıyla terbiye etmeye, geleneklerimize ve manevî birikimlerimize göre yetiştirmeye azami hassasiyet gösterirdi. Evde çocuklar dahil kimse ayakta yemek yemez önce eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin en büyüğü başlamadan, yemeğe kimse başlamazdı.
Kimsenin yüksek sesle konuşmadığı, huzur ve sükûnun hakim olduğu bu evlerde; edep, cömertlik, adeta gözle görülürdü. Akşamları huzur sohbetleri yapılır, Kur'an-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerifler okunurdu. Ramazan ayındaki iftarlara gayrimüslim komşular da çağrılırdı.
İhsan Fazlıoğlu'nun dediği gibi; "Kadim kültürümüzde terbiyenin en üst amacı kalb-i selim, talim'in en üst amacı akl-i selim, edeb'in en üst amacı ise zevk-i selim'dir. Bu üç selim'e sahip kişi, zarif kişidir; zarif, zarafet sahibi kişi ise alim olduğu kadar ariftir; bildiği kadar tanır, tanıdığı kadar da güzeli eyler. Aklın ahlakına "mantık"; kalbin ahlakına "edep" denir.
Edep, konuştuğun zaman dilini korumak, yalnız kaldığın zaman kalbini korumak, dışarıya çıktığın zaman gözünü korumak, yediğin zaman boğazını korumak, uzattığın zaman elini korumak, yürüdüğün zaman ayağını korumak ve bütün işlerinde vaktini korumaktır.
İbn'ül Arabi'ye göre; "Ahlak, nefsin halidir. Nefsini terbiye etmeyen, kusurlarını araştırıp kontrol altına alıp edeplendirmeyen kimse ahlakını arındıramaz. Kemal derecesine ulaşmak isteyen kimse, nefsini bütün insanları sevmeye, muhabbet beslemeye alıştırmalıdır. İlahi kudret süsü hepsinde mevcuttur."
Eline, diline ve beline sahip olmayı edep bildik biz. Asaletimiz edebimizden gelir. Hakiki güzelliğin edep olduğunu öğrettiler bize. Yani bu toprakların çocuklarının ziyneti edeptir.
Yusuf'ta onu gördük biz. Biraz da kendimizi gördük. Tarihimizi, kültürümüzü, ahlakımızı… Yüzyıldır işte bu ziyneti elimizden almak için uğraşıyorlar. Bugün sokakta, metroda, havalimanlarında nefret kustukları şey tam olarak ahlakımız, terbiyemiz ve tarihimizdir.
Eğer kimyamızı bozarlarsa başarabileceklerini umuyorlar. Oysa bizde Yusuflar, Yunuslar bitmez. Ben size bu seçimlerin kazananını söyleyeyim mi; Bu toprakların ahlak, vicdan sahibi Yusufları kazanmıştır.