Buraya ilk gittiğimde öğrencilerimle birilkte 2010 yılında sabah namazında imam kardeşimiz bizi kucakladı ve aylardır tek başıma namaz kılıyordum diye bize teşekkür etti. Ecdadımızın emaneti olan bu tarihi camilerimiz cemaatsiz bırakmayalım. İstanbul’un Vefa semtinde yer alan Molla Gürani Camii, Bizans döneminde kilise olarak inşa edildi, Osmanlı döneminde ise camiye çevrildi. İlk yapının Aziz Teodoros Kilisesi olarak adlandırıldığı ileri sürülse de, bu adlandırmanın kesinliği tartışmalı kaldı.

KİLİSE OLARAK BAŞLADI, CAMİNİN KALBİ OLDU

Molla Gürani Camii, Bizans’ın Komnenos ve Paleologos dönemlerine ait mimari özellikleri yansıttı. Yapı, Doğu Ortodoks kilisesi formundaydı ve Yunan haçı planına göre inşa edilmişti. Duvar örgüsü incelendiğinde, kilisenin 11. yüzyıl sonu ile 12. yüzyıl başında, Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos döneminde yapıldığı tespit edildi. Dördüncü Haçlı Seferi’nden sonra Konstantinopolis Latinlerin eline geçtiğinde, yapı bir süre Roma Katolik kilisesi olarak kullanıldı. İstanbul’un fethinden sonra ise Fatih Sultan Mehmed, yapıyı hocası Molla Gürani’ye hediye etti. Molla Gürani, burayı camiye çevirdi ve İstanbul’un ilk müftüsü olarak görev aldı.

2-111

MİMARİ DOKUSUYLA ZAMANA DİRENDİ

Cami, haç planlı ve üç nefli bir naosa sahipti. Batı cephesinde iç narteks bulunuyordu. Tuğla ve taşın dönüşümlü kullanıldığı cephelerde, kör nişler ve kademeli kemerler cepheye estetik derinlik kattı. Dış görünüşü bir camiden çok saray mimarisine benzeyen yapı, kubbeleri, tonozları ve farklı yüksekliğe sahip apsisleriyle benzersiz bir görüntü sundu. İç mekândaki sütun ve başlıklar 5. ve 6. yüzyıla, tuğlalar ise Bizans dönemi İstanbul ocaklarına dayandı. 1261 yılında Latin egemenliği sona erince, yapı kapsamlı bir onarım geçirdi. Bu süreçte beş bölümlü bir dış narteks eklendi. İki katlı bu yapı, dışarıdan merdivenle çıkılabilen bir düzende yapıldı ve üç köşeli kubbe ile örtüldü. Camiye dönüştürüldüğünde: Apsis yeniden düzenlendi. Güneydoğu köşesine minare eklendi. Kuzeydeki eklenti büyütüldü, üstüne imam odası yapıldı. Bazı kapılar örülerek pencere haline getirildi. Aynı dönemde caminin müştemilatında Molla Gürani Medresesi kuruldu. 1792'de üç odalı olan medrese, 20. yüzyıl başlarında 10 odalı hale geldi. Ancak yapı, 1833’te meydana gelen yangında hasar gördü. 1848’de gerçekleştirilen onarımda, eski paraklesion yıkıldı, iç mekânda dört sütun kesilerek yerine payeler yerleştirildi, giriş kapısı değiştirildi.

GİZLENEN MOZAİKLER 1937’DE ORTAYA ÇIKTI

Geçirilen depremler ve yangınlar nedeniyle mozaikler büyük zarar gördü, bazıları ise badana ve sıva ile kapatıldı. Ancak 1937 yılında Hidayet Fuat Togay tarafından yapılan çalışmalar sonucu, güney kubbe tamamen, orta kubbe ise kısmen ortaya çıkarıldı. Fetih sonrasında Fatih Sultan Mehmed, bu yapıyı vefa borcu olarak Molla Gürani’ye verdi. Molla Gürani, yapıya cami kimliği kazandırdı. Günümüze ulaşan ilk eklenti ise yivli minare oldu. Bu minare, Orta Asya Türk mimarisinin izlerini taşıdı.

MOLLA GÜRANİ KİMDİ?

Asıl adı Şemseddin Ahmed bin İsmail olan Molla Gürani, 1406–1410 yılları arasında Irak Şehrizor’da ya da İran’ın Güran adlı köyünde doğdu. Bağdat’ta eğitim aldı, Mısır’da ders verdi. Ardından Şam üzerinden Anadolu’ya geldi. Edirne’de II. Murad ile tanıştı, Bursa’da Yıldırım Medresesi’nde hocalık yaptı. 1443 yılında, Şehzade Mehmed’in hocası olarak Manisa’ya gitti. İstanbul’un fethinde Fatih’in yanında bulundu. Hayatının son döneminde İstanbul’da vefat etti ve kendi adıyla anılan camiye defnedildi.

MOZAİKLERİN DİLİNDEN RÖNESANS

Cami içinde yer alan mozaikler, Kariye ve Fethiye Camilerindeki örneklerle birlikte Bizans sanatının Palaiologos dönemi yani Bizans Rönesansı’na ait önemli kompozisyonlar arasında yer aldı. Mozaiklerde, özellikle Theotokos (Meryem) ve İsa temalarının bulunduğu tespit edildi. Yapı tek bir inşa dönemine değil, üç büyük yapı evresine sahiptir. Mozaikler, Palaiologos dönemi Bizans sanatının tipik ikonografik öğelerini barındırır. 2018–2021 restorasyonlarında, malzeme analizleri yapılarak özgün Bizans ve Osmanlı katmanları ayrıştırıldı. Akademik kaynaklar, caminin sadece dinî değil, şehir dokusunu belirleyen bir yapı olduğunu vurguladı.