İnsanoğlu, Rabbimizin koyduğu ölçüleri görmezden geldiğinde kendi huzurunu da kaybeder. Çünkü fıtrat, Allah’ın insan için yazdığı en hakiki kanundur. Ona savaş açmak, akıntıya karşı kürek çekmektir; yorulursunuz, yıpranırsınız, ama asla sahile varamazsınız.

Bugün en çok görmezden gelinen gerçeklerden biri de kadının fıtratıdır. Bazı erkekler, kendi kibirlerinden ya da yanlış anlayışlarından ötürü kadını ya küçümser ya da zorla kendi kalıplarına sokmaya çalışır. Oysa kadın ne erkeğin gölgesinde kaybolacak kadar silik, ne de erkeğin yerine geçecek kadar iddialıdır. Allah Teâlâ, kadını bambaşka bir güzellik, zarafet ve merhametle yaratmıştır.

Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur:

“Kadınlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz.” (Bakara, 187)

Bu ayet, kadının erkeğin rakibi değil, tamamlayıcısı olduğunu ortaya koyar. Elbise insanı korur, örtüp güzelleştirir. Kadın ve erkek de birbirine işte böyle tamamlayıcıdır.

Ne yazık ki kadının fıtratını anlayamayan erkek, ya onu sadece evin hizmetçisi gibi görür, ya da modern özgürlük sloganlarıyla aslında köksüz bırakır. Hâlbuki kadın; anneliğiyle rahmetin, eş olması hasebiyle dostluğun, topluma kattığı incelikle nezaketin adıdır. Peygamber Efendimiz (sav), “Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olandır” buyurarak (Tirmizî, Menâkıb, 63) erkeğin ölçüsünü açıkça ortaya koymuştur.

Kadının şefkatini hor görmek, sabrını hafife almak, zarafetini yok saymak; aslında Allah’ın koyduğu nizama karşı gelmektir. Erkeğin görevi kadını ezmek değil, korumaktır; tahakküm kurmak değil, onunla beraber rahmeti çoğaltmaktır.

Unutmayalım: Kadının fıtratını yok sayan erkek, aslında kendi fıtratına da yabancılaşır. Böyle bir erkek, akıntıya karşı kürek çekmeye mahkûmdur; ne kadar uğraşsa da sahile varamaz. Oysa fıtratla barışan, Allah’ın takdir ettiği dengeyi kabul eden, hem dünyada huzuru hem de ahirette saadeti bulur.