“Yusuf’u yok pahasına, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona pek değer vermemişlerdi.”
Kur’an’ın bu cümlesi, bugün ümmetin halini anlatıyor. Çünkü Gazze, ümmetin Yusuf’u oldu. Masumdu, mazlumdu, ümmetin onurunu temsil ediyordu. Ama kardeşleri, yani biz, onu sattık. Hem de yok pahasına…
Bir avuç menfaat uğruna, birkaç milyar dolarlık anlaşma için, koltuklarını kaybetmemek adına… Kimi Arap liderleri eli kanlı zalimlerle masaya oturup imza atarken, Gazze’yi kuyuya atan Yusuf’un kardeşlerinden farkları kalmadı. Onlar da kardeşlerini satmıştı, bunlar da ümmetin namusunu satıyor.
Gazze yanıyor, ümmet susuyor. Çocuklar taşlarla tanklara karşı koyuyor, biz ekran başında seyrediyoruz. Kadınlar gözyaşıyla dua ediyor, biz kahvelerimizi yudumluyoruz. Zalimler bombalarıyla yıkıyor, biz ticaret anlaşmalarını koruyoruz.
Bugün Gazze’nin kanı ucuz… Çünkü ümmet kardeşini birkaç dirheme satmaya alıştı. Onlarca yıl önce Yusuf’u satan kardeşlerin hikâyesi, şimdi milyonlarca “kardeş” tarafından yeniden yazılıyor.
Ama unutmayın: Yusuf’un Rabbi vardı. Kuyu onun için bir son değil, saraya giden yoldu. Gazze’nin de Rabbi var. Siz satıyorsunuz, siz sırt çeviriyorsunuz, siz çıkarlarınız için Filistin’i yok pahasına pazarlıyorsunuz. Ama Allah unutmaz!
Ve yarın geldiğinde, tıpkı Yusuf’un kardeşlerinin boyun eğdiği gibi, Gazze’nin önünde eğileceksiniz. O gün, tarihin sayfalarında adınız tek bir cümleyle yazılacak: “Gazze’yi yok pahasına satan kardeşler…”